Bazı gazete, sosyal medya kanalları ve televizyonlara bakarsak; İran, İsrail’e atmış/tutmuş/vurmuş/bitirmiş,
Tel Aviv’i yerle bir olmuş,
Yahudilere gazap yağmurları yağmış…
Bana göre ise tablo şu:
Tek kelimeyle hamaset,
Sadece hikâye ve maval okuma…
Dünkü dolaşıma giren cümle:
“…Ve Amerika da savaşa dahil oldu.”
Komik olmayın Allah aşkına!
Amerika başından beri savaşın tam göbeğindeydi ve görünmeyen gücün taa kendisiydi.
İran’ı vuran İsrail uçakları/İsrail SİHA’ları/İsrail füzeleri diye okuyoruz. Peki gerçekten öyle mi?
ABD sadece seyirci öyle mi?
Ben buna sadece hadi oradan derim…
Arkadaşlar!
Bugünler bağıra bağıra geldi ve gelmemesi de mümkün değildi.
Konuya ilişkin tüm yazılarımda “büyük resme odaklanmanın” önemine vurgu yaptım durdum.
Neden?
Çünkü bütüncül bir bakışla Güç ve Akıl Sahiplerinin büyük planını pas geçerseniz bölgemizde yaşanan olayları mahalleler arası kavga gözüyle ve tribün mantığıyla değerlendirmekten öteye geçemezsiniz.
Tıpkı şuanda Türkiye medyası ve anti İsrailci/anti Amerikancı kamuoyu gibi…
Defalarca anlattım ama demek ki daha açık söylemem gerekiyor.
İran’ın attığı füzeler ve Fetih Müjdesi falan filan gibi büyük büyük kavramlarla ifade ettiği karşılıklar yel değirmenlerine saldırmaktan öte bir şey değil…
Alınmaca darılmaca yok; şu bir gerçek ki İran’ı kum torbasına çevirecekler.
Sizce Amerika İran’ın nükleer tesislerini vururken bölgede sahip olduğu üslere saldırı olacağını bilmiyor mu idi?
Tabi ki biliyordu ve hatta İran tarafından bu karşı saldırılar yapılması işine bile geldi.
Başka bir deyişle; İran tam da İsrail ve özellikle Amerika’nın ekmeğine yağ sürdü.
Tıpkı 2023’de Hamas’ın İsrail’e saldırması gibi…
Şunu da söyleyeyim;
İran bundan sonra ne yaparsa yapsın veya bugüne kadar İsrail’e dönük hiçbir şey yapmasaydı bile bugün yaşananlar yine yaşanacaktı ve bu savaş mutlaka çıkacaktı.
Çünkü bu süreç yeni dünya düzeninin bir vetiresi idi ve olan da bu aşamanın yaşanması…
Tüm bunları derken,
Kimse kalkıp da İsrail ve Amerika’yı kutsadığımı/savunduğumu veya haklı bulduğumu sakın söylemesin! Asla öylesi bir iddia içinde değilim. Tam tersi şiddetle lanetliyor ve kesinlikle haksız/yanlış ve zalimce buluyorum.
Ama realiteyi görmek başka, dinsel/diplomatik veya bölgesel romantizm yapmak başka bir şey…
İran ne Amerika’ya ne İsrail’e ve ne de bölgedeki Amerikan üslerine kayda değer zerre bir zarar veremez/veremeyecek de…
Öncelikle bu gerçeği görmeli ve kabullenmeliyiz!
Arkadaşlar!
Allah aşkına gözünüzü açın ve doğru bir görüş açısı yakalayın! Gazze’de/Güney Lübnan’da/Suriye’de Hizbullah güçleri üzerinden rezil rüsva edilirken İran ne yapabildi? Kâğıttan kaplana çevirmediler mi?
Lütfen biraz gerçekçi olalım! Sanki medyada İsrail bitti-tükendi deyince/Amerika dersini aldı deyince bu iki ülke mahv-u perişan olacak ve oluyor!
Lafla peynir gemisi yürümediği gibi; taraf tutmanın dayanılmaz cazibesiyle de savaş-mavaş hiç kazanılmaz!
Yaklaşık iki sene önce,
İsrail Gazze saldırısına başlayınca; bölgesel bazda bu işin nihai hedefi İran demiş ve bunun da çok uzun sürmeyeceğini net bir vurguyla söylemiştim.
Buyurun işte; olan tam da bu…
TIME Dergisi…
Ayetullah Hameney’i kapak yapmış ve yüzünün bir kısmını yoklaştırmış…
İşin özeti burada…
Yani demek oluyor ve olacak ki; İran’ın kolu kanadı budanacak/İsrail’e tehdit olmaktan çıkacak ve Suriye’den sonra birkaç devletçik haline gelmiş bir ülkeye dönüşecek.
Nasıl?
1979’da Ayetullah Rejiminin, kendi irade ve inisiyatifiyle/spontane bir şekilde mi Şah’ı devirerek yönetime geldiğini sanıyorsunuz?
O zaman nasıl bu rejimin gelmesi planların bir parçası idiyse; bugün Ayetullah rejiminin dize getirilmesi ve hatta bitirilip, İran’ın birkaç özerk devletçiğe dönüştürülmesi de yeni devrin yeni planının bir parçasından başka bir şey değil…
Türkiye ne yapıyor? Ne yapmalı?
Öncelikle hamasetten kaçınmalı,
Akıl ve akılcılığı ön plana almalı,
“Şu haklı veya bu haksız” demekten ziyade; ülkesel menfaatleri öncelemelidir.
Söylemek zorundayım ki şu anda küresel bir mahşer yaşanıyor ve her devlet kendini nasıl kurtaracağını veya harlanan ateşten en az hasarla kurtulacağını düşünmek zorundadır.
Bakınız;
Rusya-Ukrayna savaşı bitti mi? Hayır ama bu esnada Ortadoğu’da neler oluyor neler…
Ve hatta genişleyerek devam ediyor.
Neden?
Rusya’nın sesi soluğu çıkmasın diye…
Çıkıyor mu?
Bir-iki kem küm ediyor ama o kadar…
Herkes İsrail-İran savaşına kilitlenmişken ben bir adım ilerisini söyleyeyim; bugün-yarın Pakistan’ın nükleer silahları gündeme gelecek ve İran’ın başına gelenler örnek gösterilerek koşulsuz ve onurlu bir şekilde teslim olması talep edilecektir.
Neden?
Çünkü 2010’larla birlikte, Pakistan Çin’le gözardı edilemez ölçeklerde ticari/askeri ve teknolojik ilişkilere girdi. Ana hedefi Çin olan elin oğlu, bunu affeder miydi hiç!
Sonuç:
Trump, İran yönetimini onursuz bir teslime zorlayacak ve çok üzgünüm ki bunu da başaracak.
Birileri Trump’a bunu böyle böyle yapacaksın dedi çünkü…
Neden?
Çünkü başta petrol ve doğalgaz olmak üzere İran’ın sahip olduğu yeraltı kaynakları Çin’in nefesini kesmekte oldukça önemli bir enstrüman…
Çin bunun farkında mı?
Hem de çok farkında ama sadece konuşmaktan ve sanki destek oluyormuş gibi yapmaktan başka elinden gelen bir şey de yok!
Son olarak;
Türk Devlet yöneticilerinin iç kamuoyunu tatmine dönük politikaların ötesine geçerek; büyük fotoğrafın nereye evrileceğini okumaları mutlak gereklilik ve gerçekliktir.
Öyle düşünüyorum ki zaten bunun da farkında ve bilincindeler…
Ama biraz daha realistik ve somutlaştırıcı diplomasiyi artırmaları Türkiye’nin lehine/hayrına olacaktır.
Bazı anlarda alınan veya alınmayan kimi kritik kararlar bir ülkenin geleceğinde çok önemli dama taşı niteliğindedir.
Bugün yaşananlar İkinci Cihan Harbi sürecinden daha feci/Birinci Cihan Harbi sürecinden daha az belirleyici değildir.
Hal böyleyken gecikme/sessiz kalma/popülist politikaları öne çıkartma ve kim haklı kim haksız gibi belirleyiciliği olmayan iddialar peşinde koşmak sadece ve sadece kaybettirir. Ülkesel menfaatleri azaltmaktan öte; kısmi de olsa ülkeyi hedef haline getirir!
4 Ağustos 2021 tarihli yazımın son cümleleriyle bitiriyorum:
“Tüm bu olumsuzluklar 2021 sonunda sona erecek mi peki?
Üzgünüm ama hayır…
Şimdilik bu kadar ama söylenecek ve hatta yaşanacak öyle çok şey olduğunu göreceğiz ki…
Şimdi ve burada söylemek inandırıcı gelmeyebilir.
Ama yaşadıkça ve yaşandıkça inanılmaz/ütopya/siyasal fantezi denen şey ve iddialara, öyle güzel inanıyoruz ki…
"En kötüye göre hazırlanıp plan yapan ülkeler/devletler/yönetimler, en az zarar görecek ve en az hasarla atlatacaklardır…"
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.