Geçen ay “Sıra Kafkasya’da mı?” diye bir yazı yazmıştım.
Çünkü bütün işaretler belirmişti…
Ve geçen gün; Amerika nezaretinde Azerbaycan-Ermenistan arasında oluşan tam mutabakatı görünce hiç kuşkum kalmadı.
Hatırlayın;
Bugüne kadar gördüğümüz tek görüntü Putin’in devasa oval masası; başında oturan kendisi ve uzak kısımda/sağında-solunda oturan boynu bükük, Putin’in himmetine muhtaç şamar oğlanı Aliyev ve Paşinyan…
Peki bugünkü görüntü neydi?
Ortada Trump… Sağında Aliyev solunda Ermenistan devlet başkanı Paşinyan…
Ve üstelik;
Tarihin örneğine şahit olmadığı ölçüde büyük bir anlaşma…
Öyle ki;
Aliyev ve Paşinyan, Trump’ı Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterecek kadar övgü içindeler...
Anlaşmanın sonucu nedir?
Ermenistan ve Azerbaycan barıştı, tam ve istisnasız ilişki kurmayı kararlaştırdı.
Başka?
Zengezur Geçidi…
Bu geçit açılacak ve ABD’nin kontrolünde olacak…
Anlaşmanın anlamı nedir?
Ermenistan’ın Gümrü şehrinde Rusya askeri üssü var. Şimdi ise Ermenistan’ın güneyinde/Rus üssü bulunan Gümrü’ye yaklaşık 80-90 km. mesafede Zengezur Geçidinde Amerika ile komşu oluyor.
Başka?
Amerika, hem İran’a komşu oluyor hem de Rusya’nın diğer hakimiyet alanları da dahil; tüm Türkî Cumhuriyetlerle içiçe oluyor.
Bu ne demek?
Kafkasya’da artık Amerika da var demektir.
Ukrayna batağında çıkamayan Rusya arka bahçe gördüğü Ermenistan ve Azerbaycan’ı da kaybediyor demektir.
Peki bu anlaşma ile kim kazandı kim kaybetti? Türkiye ne kazandı ne kaybetti?
Arkadaşlar!
Uluslararası ilişkilerde, meselelere iyi-kötü diye bakılamaz.
Kesin ve keskin bir kazanan-kaybeden kim diye değerlendirilmez.
Her mesele veya çözümün mutlaka olumlu, ters ve riskli boyutları vardır. Hep böyle ola gelmiştir.
Azerbaycan-Ermenistan mutabakatına da bu gözle bakmak zorundayız.
Bir gerçeği daha vurgulamazsam olmaz.
Türkiye bağlamında bir gerçeği ve hatta bir tespitimi:
Bir şeyin tamamını elde edemiyorsan; elde edebildiğini kazanç saymak en makulüdür.
Bir nevi ehven-i şer…
Mesela;
Zengezur Geçidini, Türkiye istiyor ama Moskova ve Tahran istemiyor.
Bu bir kazanım mı? Kesinlikle evet.
Neden?
Amerika kontrolü nedeniyle doğrudan bir kazanım olmasa bile; bölgesel rakiplerin kaybetmesi hasebiyle bir kazanımdır.
Arkadaşlar!
Eğri oturup doğru konuşmakta fayda var.
Hep söylediğim gibi; Güç ve Akıl Sahipleri, ABD ve Trump üzerinden küresel bir oyun oynuyor.
Bölgesel boyutla bakınca Kafkasya’da da, az riskli/çok boyutlu/çok taraflı ve çok getirili bir oyun oynadığı aşikar.
Nasıl?
Bu oyunun aktörleri Amerika/Çin/Rusya/İran ve Avrupa…
Böylesi bir denklemde Türkiye’nin bu bölgeye tek başına girip hem herkesi memnun edecek veya kimseyi itiraz ettirmeyecek yahut da itirazlara rağmen planını tatbik edecek, hem de en kazançlı çıkacak bir ülke olabilmesi hayatın olağan akışına aykırı…
Ekonomik, askeri ve politik olarak bu gerçeklik ortada…
Analiz ve değerlendirme yaparken öncelikle sahip olduğumuz kendi gerçekliğimizi iyi bilmek zorundayız.
Şu soru akla gelebilir?
Peki ABD’nin Rusya veya İran’dan ne farkı var ki… Türkiye için daha az mı tehlikeli yani?
Haklısınız…
Ama haklı olmak gerçeği değiştirmiyor. Ve şuanda böyle bir realite yaşanıyor.
Yapabileceğimiz tek şey; akıllı-akılcı/romantizmden uzak/reel bir diplomasi içinde, hesabımızı kitabımızı iyi yapmak ve yapmaya devam etmektir.
Yani sonuç olarak ne oldu?
Stalin Kafkasya’sı, Çar emelli Putin için kontrolden çıkmaya başladı.
Putin bunu sineye çeker mi?
Kesinlikle çekmeyecektir ama gücü neye veya nereye kadar yeter; onu yakın zamanda göreceğiz.
Kuvvetle muhtemel ki Ermenistan’da iç karışıklıkları/Çeteci radikal Ermenileri örgütleyerek Paşinyan’a darbeye teşebbüs edecek ve kaybettiği kontrolü yeniden ele geçirmeye çalışacaktır.
Azerbaycan’a her türlü pisliği yapmaktan geri durmayacaktır.
Arkadaşlar!
Bugünlerin taşları zaten Azerbaycan’ın İsrail’le gelişen ilişkileri ve bunun sonucunda Karabağ’ı almasıyla döşenmişti.
Son birkaç ay içinde Rusya-Azerbaycan/Rusya-Ermenistan ilişkileri iyice gerilmişti.
Çünkü bu ülkeler, Rusya ve Putin’in üstenci bakışından ve bağımsız birer ülke olan kendi topraklarını arka bahçe gibi görmelerinden bıkmışlardı.
Son tahlilde,
İsrail üzerinden başta Azerbaycan olmak üzere Ermenistan’la da sıkı askeri/ekonomik ilişkiler oluşturan Amerika ve dolayısıyla Güç ve Akıl Sahipleri, geçen gün yaşanan Ermenistan-Azerbaycan anlaşmasıyla “Kafkasya artık Putin’in arka bahçesi değildir” gerçeğini cümle aleme ilan etmiş oldular.
Artık çanlar Rusya ve İran için çalıyor.
Hep Putin ve Rusya’ya abartılı güç atfetmenin/onu ABD’ye eşdeğer bir rakip görmenin yanlışlığını dile getirdim durdum.
Şimdi bu iki ülke arasında nasıl bir fark ve aslında Rusya’nın nasıl bir kağıttan kaplan konumuna düşürüldüğüne şahit oluyoruz.
Son olarak:
Amerika’nın, tıpkı Suriye özelinden hareketle; Ortadoğu’da Türkiye’ye ihtiyacı olduğu gibi, Kafkas politikalarının realizasyonunda da kesinlikli bir ihtiyacı vardır.
Açıkçası konjonktür Türkiye’den yana ve başta Erdoğan olmak üzere Türk Devlet yetkililerinin de mevcut realiteden hareketle, olması gerekeni, gerektiği gibi yapıyor olmaları memnuniyet verici.
Bu ne demek?
Ülkesel menfaatlerin gerçekleştirilmesi bağlamında bir politika…
Yani;
Ya kazan veya az kazan veya zarara uğrama veya az zarara uğra…
Stalin Çukuru:
Kafkasya’da her türlü melaneti yaparak; demografik yapıyı değiştirmek/sürgün/katliam da dahil olmak üzere; bölgedeki bütün etnik yapıyı bir daha barış içinde yaşayamayacak hale getiren/bölgeyi, önü alınmayacak bir sorunlar yumağına çeviren Stalin politikası…
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.