Tekrarlıyorum: Olan herhangi bir şey asla ve asla doğal/spontane ve tesadüfen olmuyor…

Bugünün dünyasında,
Pek çok ilkler yaşanıyor ama güncel figürler/yaşayanlar/yani bizler; olan, oldurulan olağandışılıkların pek de farkına varamadığımız gibi; normal/rutin/olağan şeyler gibi düşünmeyi tercih ederiz.
İnsanoğlunun/insan psikolojisinin böyle bir özelliği var.

Mesela neler oluyor?
Dünyanı dört bir yanında dondurulmuş sorunlar çözülüyor.
Yeni sorunlar yaratılıyor,
Sonra sanki o sorunlar Hitler’den/Musollini’den miras kalmış da, kendileri çözüyormuş gibi barış havariliği havasına giriliyor.
Son tahlilde ise aslında sorun çözüyorum derken daha taze/yeni konsept ve daha kapsamlı sorunların oluşumuna zemin hazırlanılıyor.
Mesela:
Azerbaycan-Ermenistan sorunu çözülürken,
Bu iki ülke ile Rusya-İran arasında nurtopu gibi bir kriz oluşturuldu.
Ve aynı zamanda; Zengezur Geçidi sayesinde, Amerika, İran’ın kuzeyine/Rusya’nın güneyine 100 yıllık üslenme imkanı buldu.
Afganistan Taliban’a bırakıldı,
Ama aslında Afganistan kargaşaya/derin krize ve kaderine terkedildi.
Pakistan-Hindistan arasında sorun harlandı ve çözüm vaatleri havada uçuşmaya başladı.
Suriye, tıpkı Irak gibi/Libya gibi/Yemen gibi kronik istikrarsızlığa gark edildi.
Hamas’ı İsrail’e saldırttılar ve Filistin sorununu daha da derinleştirdiler…

Bunun anlamı nedir?

Önce karıştır,
Ülke ve halkları canından bezdir,
Ne olacaksa olsun ama artık bir şeyler olsun noktasına getir,
Sonra da devreye gir,
Ve barış havarisi kesil…

Trump’ın açıklamalarına dikkat edin:

Adam sanki sorun çözücü/huzur getirici/barış güvercini…
Peki, aslında ne oluyor?
Cevap net; Yeni bir dünya düzeni kuruluyor…
Amerika-Trump/Rusya-Putin/Ukrayna-Zelenski/Çin-Şi Cinping/Fransa-Macron/Meloni/Almanya-Merz/İngiltere-Stanmer başta olmak üzere; tüm başat ülke devlet başkanları oyuncu ve rollerini oynuyor,
Yapımcı olan Güç ve Akıl Sahipleri de rol dağıtıp; performans değerlendirmesi yapıyor.
Bu oyunda,
Başrol/Yardımcı rol ve sayısız figüranlar var.
Başta Trump olmak üzere yukarıda saydığım isimler başrol oyuncuları.
Ama burada önemli bir nokta var:
Başrol de dahil; hiçbir oyuncunun rolü ilelebet ve garanti değil…

Oyunun bir de makro ve mikro boyutu var.
Makro boyut, küresel bazda etkili olanlar,
Mikro ise ülkesel boyutta etki oluşturanlar.
Ama bu iki boyut, tamamen birbirinden bağımsız olmadığı gibi birbiriyle mutlak ilişkili ve bağlantılı…

Hep söylemiştim:
Dünyanın herhangi bir bölgesinde/ülkesinde/hatta kel alaka bir yerinde doğal/spontane gibi görünen herhangi bir olay aslında spontane değildir ve mutlaka yeni dünya düzeni planıyla ilintilidir.
Bir ülke liderinin hastalanması,
Bir yolcu uçağının düşmesi,
Küresel bir firmanın CEO’sunun/Sahibinin kalp krizi geçirmesi,
Bir ülkede sokak protestoları başlaması,
Bir ülke iktidarının zayıflaması/muhalefetin güçlenmesi veya siyasi arenanın karışması,
Bir ülke ekonomisinin kötüleşmesi veya mucizevi şekilde bir anda düzelmesi,
Bir tren kazası,
Bir geminin batması,
Bir ülkede büyük çaplı elektrik kesintisi…
Bu ve benzeri, normal görünümlü ama aslında anormal olan gelişmeler…
Bunların hiçbirisi asla ve asla hayatın olağan akışında veya tesadüfen olan şeyler değildir!

Bu bağlamda Türkiye’ye bakarsak:
Terörsüz Türkiye Projesi,
Ekonomik koşullar; yüksek faiz ve yüksek enflasyon,
Türkiye-Suriye ve Türkiye-YPG/Rojova-Kürt bölgesi ilişkisi,
MHP/DEM Parti ve Bahçeli/Öcalan diyaloğu,
İktidarın oy kaybı, CHP’nin yükselişi,
CHP’li belediyelere yapılan yolsuzluk operasyonları,
Aydın Belediye Başkanı’nın Ak Parti’ye geçmesi,
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın alakasız bir şekilde kadın ve miras konusunu gündeme getirmesi,
Sahte belge/diploma skandalı,
Ak Partili olduğu bilinen bir avukatın, İBB davası sanıklarından biriyle yaptığı iddia edilen görüşme,
Cumhurbaşkanımızın “Beyaz Toros” handikapını dile getirmesinden sonra bir savcının masasına “beyaz Toros” maketi koyması ve bir vatandaşın da TBMM önünde “beyaz Toros” yakması,
Ak Partili olduğu bilinen kimi yazar ve yorumcuların belden aşağı sözlerle birbiriyle kavgası,
İktidara yakın olduğu söylenen bazı gazetelerin Mehmet Şimşek’i şiddetli eleştirisi…
Trump’ın, Türkiyesiz Aliyev-Paşinyan arasındaki barış mutabakatı imzalatması,
Trump’ın Zelenski ve Avrupa liderleri ile görüşmesine dair; Türk Dışişlerini, ABD’li bakanın değil de; Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un bilgilendirme yapması,
Daha burada sayamadığım pek çok bu ve benzeri durumlar…
Tüm bunlar bir tesadüf eseri veya olağan bir durum mu?
Kesinlikle hayır…

O halde,
Bu sayılanlardan hareketle; iyi şeyler oluyor diyebilir miyiz?
Bilmiyorum…
Kötü şeyler?
Onu da bilmiyorum…
Yani, önemsiz gibi gördüğümüz bu gelişmeler önemli; öyle mi?
Ben önemli olduğunu düşünüyorum.
Nasıl?
Olaylardan ziyade sonuçlarını öngörmeye çalışırım ben.
Ne öngördüm?
Bilmiyorum…
Neyi biliyorum?
Olan her şeyin tesadüf olmadığını,
Olağan görünenin aslında olağan olmadığını,
Türkiye özelinde olduğu düşünülen her şeyin Küresel’le, Küresel bazda olan her şeyin de Türkiye ile ilgili olduğunu,

Ve eğer;
İçe kapanmacı siyaset/Küreseli pas geçme/Akılcı ve akıllı diplomasiden uzaklaşma/Büyük resimden sarf-ı nazar olursa,
Bunun, ülkesel bazda büyük handikaplara yol açacağını biliyorum ve düşünüyorum!
İçim rahat mı?
Pek huzurlu değilim…
Kötümser miyim?
İyimser de sayılmam…
Yeni dünya treninde miyiz?
Evet ama kompartıman farkıyla…
Yeni düzenin, önemli bir ülke ve coğrafyası mıyız?
Evet ama hem bu sürecin hem de ülkesel önemimizin etkisinin anlam ve ehemmiyetinin ne kadar farkında olduğumuzdan emin değilim…
Bu yazıda birilerini mi eleştiriyorum?
Hayır…
Yazdıklarım bir övgü veya yergi değildir.
Sadece bir okuma/gözlem ve tespittir.
Kimin için tespit?
Hiç kimse…
Tespit sadece bir tespittir. Ortada durur.
Beğenen de olur beğenmeyen de…
Herkese ve her eleştiriye açıktır.
Kime veya kimseye olmadan da tespit yapılır.

Ama yine de önemle vurguluyorum ki:
Kimse alınmasın ve üstüne almasın; sadece kendime yazdım ve nefsim adına tespit yaptım!

 

 

Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.

OGÜNhaber