Dışişleri Bakanımız…
Türkî Cumhuriyetlerin… Kıbrıs Rum Kesimi’ne büyükelçi ataması hakkında düşüncesi sorulmuş…
Diplomatik… Usulünce… Gayet makul şekilde konuşmuş…
Ve “Bizim için anlaşılabilir bir durum…” demiş.
Buraya kadar her şey normal…
Ama sonra…
Bir cümle etmiş ki; nereye çekersen çek…
Yandaşın övdüğü muhalifin yerdiği bir cümle:
“Biz prensip olarak, ailevi konuları kamuoyu önünde tartışmamayı tercih ediyoruz…"
Buyur buradan yak…
Diplomatik bir dille başla… Yerel bir tarzla bitir…
Başka bir deyişle;
Giriş-gelişme kısmında İsmail Cem… Sonuç cümlesinde Ali Rıza Septioğlu…
Tıpkı…
Büyük müteahhit olunca… Ankara’da büyük ve lüks bir villa alan… Ve memleketten ailesini getirip yerleştiren Ali İhsan’ın karısının… Kurutma makinasına itibar etmeyip… Villa bahçesindeki ağaçlara ip gererek… Daha iyi kuruyor diye çamaşır asması gibi…
“Türkiye Yüzyılı Konsepti”nin uluslararası ilişkilere yansıması bu olsa gerek: Ailevi diplomasi…
Brüksel’de, Emirdağ’ı yaşamak…
Evvel yoğ idi; iş bu diplomasi yeni çıktı…
Oldum olası…
“Biz bir aileyiz… Aile gibiyiz… Kardeşten öteyiz…” gibi söylem ve hitapları sevmem…
Abartı ve lüzumsuz samimiyet reveransı…
Amatörcelik ve tam bir zaafcıl pazarlama yaklaşımı…
Sömürgen patronun… Kıvırgan siyasetçinin… Lafazan dinbazın kandırış enstrümanı…
Bu tarz yaklaşımların menşe şahadetnamesinde köylülük yazar… Şark kurnazlığı yatar…
Ve üstelik…
Bu cehalet… Özüne/köküne/geçmişine sadakat adıyla… Maharetmiş gibi sunulur…
(Köylülük derken de… Coğrafi tanımlama yapmıyor ve köy sosyolojisini kastetmiyorum. Amacım zihniyet vurgusudur.)
***********
Erdoğan’ın Eski Başdanışmanı İlnur Çevik demiş ki:
“Eğer bir kişi ortadan çekilince sistem çöküyorsa, ortada sistem yok demektir.
En geç iki yıl içinde Türkiye’yi seçime gitmeli! Yoksa eyvah!..”
İyi demiş, doğru demiş ama neden şimdi?
Hele de… Söyleyen İlnur Çevik olunca; zamanlama manidar…
**********
Kıbrıs ve Kaset
Sedat Peker de… Başkaları da… Turpun büyüklüğüne dikkat çekmişti.
Ama pek bir ses getirmemişti…
İki yıl geçti ve ana gündem oldu…
Neden şimdi?
Zamanlama manidar…
************
İBB Merkezli Operasyon
Zincirleme soruşturma… Zincirleme gözaltı…
Seçilmişler yetmedi… Atanmışlara da gözaltı…
O da yetmedi… Avukatlar ve avukatların avukatlarına…
Anlaşılan o ki… “Turpun büyüğü” ve “Kuyruğu kopacak dana” bir türlü bulunamıyor…
Bari montajlı bile olsa… Bir “Büyük Turp” bulunsa da; erseler muradına…
Çünkü durmuyorlar… Durulmuyorlar.
Alt kademe belediye çalışanları… Tutukluların eş ve akrabalarına gözaltı başlattılar…
Olanlar… Aklıma, 1980 Darbesi ve yaşanan iki realiteyi getirdi.
Birincisi:
Jandarma eve gelir…
Sizde bir “turp”, pardon silah varmış der…
Adam yırtınır; “benim silahım yok!”
Jenderme diretir; Ben anlamam… Bizdeki kayıtlarda var görünüyor… İki gün içinde getirip teslim et. Yoksa…
Adamcağız çaresiz… Zar-zor bir silah satın alır… Götürüp teslim eder… Ve kurtulur başına geleceklerden…
İkincisi:
1983 seçimleri öncesi…
Büyük Türkiye Partisi kurulur… Ama Evren Paşa’nın icazeti yoktur…
Hele de
Teveccüh fazla olunca… Eskinin devamı der ve kapattırır…
Hemen Doğruyol Partisi kurulur…
Çok geçmez… Ve kurucular veto yer…
Yeni isimler bildirilir… Onlar da… Onların yerine gelenler de veto edilir.
Belirlenen tarihten önce 30 Kurucu üye tamamlanmaz…
Ve… Doğruyol Partisi seçime katılamaz…
Sonra?
“Ben devletim” dercesine… Tehdit ve korku dilini pervasızca kullanan… Evren Paşa’nın desteklediği parti kaybeder… Anavatan Partisi kazanır…
Neymiş?
Halkla inatlaşılmazmış…
***********
Yeni Nesil Müfessir: Yapay Zeka
Diyanet İşleri Başkanı… Yapay zeka ile tanışmış…
Soru da sormuş… Ve aldığı cevap karşısında; “Yapay zeka bazı zekaları geride bırakmış durumda" diye yorum yapmış…
Neden öyle düşündü ki diye… Bir an gülesim geldi…
Acaba diyorum…
Yapay Zeka… Diyanet İşleri Başkanı olsa… “Bazı başkanları geride bırakmış durumda” der miyiz ki?..