‘‘Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece ikmal yollarımız tıkanır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir...’’
Gazi Mustafa Kemal’in vasiyeti ve önemli bir sözü.
Kıbrıs ile ilgili konuşurken, süreçleri yönetirken dikkat etmemiz gereken, nedenin ve nedenlerin sadece adada kumar, eğlence vb. aktiviteler olmadığını bilmemiz gerekli.
Kıbrıs’a uzanmadan, İDEF 2025 fuarında savunma sanayi için üretilen son teknoloji ürünlerin tanıtımı ile ilgili başlamak istiyorum.
Hani derler ya; “Biz bu sporu yapıyoruz” diye,
İşte bizim ki de böyle bir şey. Biz bu sporu yapıyoruz...
Savaş...
Aslında barışı seven bir milletiz, ama kılıç kınından çıkınca yedi düvel değil, yetmiş düvelde olsa, Türk için fasa fiso.
Hedef: Kızılelma,
Yer: Peygamber ocağı,
Yiğit: Kahraman Mehmetçiğimiz.
Manevi adı: Cihat,
Var olsun: Turan.
Söylemesi bile insana huzur ve güven veren kelimeleri paylaştım.
Ama konumuz tabiki milletimizin savaş kabiliyetleri değil. Bugün savunma sanayisinde geldiğimiz noktaya biraz vurgu yapmak istiyorum.
Roketsan’ın İDEF fuarında görücüye çıkarttığı, benim en çok dikkatimi çeken Tayfun ismini verdiği muhteşem ötesi, harikulade silah sistemi.
Beyler; Tayfun öyle sıradan bir çalışma değil.
Dünya üzerinde Tayfun’u durdurabilecek bir anti-balistik füze sistemi yok.
Evet yanlış yazmadım biz yaptık ve karşı koyacak yok.
Başka bir ifade ile İsrail’in demir kubbesi falan bu sistem karşısında hikâye.
800 km nokta atışı yapabilen bu cengaver ile göbeğimizi kaşıya kaşıya Tel Aviv’i, yerle bir edebilecek kabiliyete sahibiz.
Son günlerde dillendirilen; İsrail ile çatışmaya girdik mi, girecek miyiz? Daha bunların belli olmadığı bir ortamda, barışın ve istikrarın sembolü olan Kıbrıs Barış Harekatı’nın yıldönümü haftasında ilan edilmesi, büyük anlam taşıyor...
Zamanlaması manidar yani...
Ve Kıbrıs…
Sadece bir ada mı? Hayır.
KKTC Barışın ve istikrarın sembolüdür.
20 Temmuz’da, Kıbrıs Barış Harekatı’nın 51. Yıl dönümü kutlandı.
KKTC’de özel bir gün yaşandı. Türkiye Cumhuriyeti Kıbrıs’ta, güçlü bir temsille; “Kıbrıs Türkü yalnız değildir, muktedir devletimiz, Kıbrıs Türkünün yanındadır.” mesajını verdi.
Peki mesele nedir?
Tarihte baktığımızda Kıbrıs, Akdeniz’in, en önemli stratejik noktalarındandır.
Bu nedenle 1960 Zürih-Londra Antlaşmalarında garantörlük hakkı Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık’a tesis edildi.
Ve Türkiye, bu hakkını kullanarak 1974 Barış Harekâtı’nı gerçekleştirdi.
Garantörlük nedir?
Sadece bir hukuki statü mü?
Tabiki hayır.
Garantörlük; devletimizin, hukuki, askeri ve siyasi caydırıcılığının temelini oluşturan güçtür.
Bu nedenlerden dolayı mesele sadece bugünde değil, tarihi derinlikte gizlidir.
Kıbrıs, ülkemizin Akdeniz’de ki varlığının teminidir.
Mevcut konuların netliğini bir kenara bırakıp, krokiye baktığımız zaman gözümüze ilk çarpan İngiltere olmuyor mu?
Objektif baktığımızda bile İngiltere’nin adadaki varlığı da göz ardı edilmemelidir.
Buraya dikkat!
İngiltere’nin NATO dışı ama Batı’ya entegre olan Dikelya ve Ağrotur’daki Egemen Üs Bölgeleri, askeri kapasitesinin Kıbrıs’taki somut göstergesidir.
İngiltere başta olmak üzere, yönettiği Avrupa ve Amerika bu üsler aracılığıyla, hem adada hem de Doğu Akdeniz’de kritik bir gözetleme ve müdahale yeteneğine sahiptir.
Türkiye’nin güney sınırları ve Doğu Akdeniz’deki deniz gücü KKTC’nin güvenliği ile doğrudan bağlantılıdır.
Unutmayalım KKTC, yalnızca diplomatik bir mesele değil, Türkiye’nin bölgesel varlığının garantisidir.
554 yıldır Türklerin vatanı olan ve son iki yüz yılda kazanılan tek toprak parçası olan Kıbrıs, bizim için pozitif, düşmanlarımız için negatif bir psikolojik kırılma noktasıdır.
Sonuç olarak
Doğru adım ve doğru politika yönetimi devam ediyor. Savunma sanayi hamlelerimize MaşaAllah. Stratejik dengeler devam ederek planlamalarımızın devam etmesi yarınlar için kıymetli. Bu kazanımları elimizde tutup daha fazla geliştirmemiz lazım.
Dikkat edelim.
Farkında mıyız?
Savaş stratejimiz tek boyutlu.
Oysa silah teknolojisi konvansiyonel silahlardan alternatif silahlara doğru süratle evriliyor.
Sibersavaşlar, biyosavaşlar ve nanoteknolojik savaşlara hazır mıyız?
Bunlar yeni kavramlar...
Dün bize buğday ektiren akıl, aynı dönemde Boeing’i birilerine kurdurttu.
Dün ıskaladıklarımızı bugün kaçırmayalım.
Evet konvansiyonel silahların varlığı bizim gücümüz ise yeni kavramlar üzerinde de söz sahibi olmamız gerekli.
Bilin bakalım.
Dünya üzerinde Biyoteknoloji alanında en ileri ülke hangisi...
Tabiki dünyanın baş belası İsrail...
Bakın burası önemli...
Biz füzelerle uğraşırken, laboratuvar ortamında tasarlanmış virüslerle kitlesel olarak soykırımlara uğrayabiliriz...
Muktedir güç olarak masada ve sahada ki güç yetmez, laboratuvarlarda da öncü olmak zorundayız.
Geçmişimiz, bölgemizdeki egemenliğimiz ve geleceğimiz için yapmalıyız.
Kalın sağlıcakla...