Keser döner sap döner

Tarih, bir şekilde tekerrürlerden ibarettir.
O tekerrürlerin başında ise yüz yılda bir değişen dünya düzeni gelir.
Türkiye ise ezelden beri gerek coğrafi gerek jeopolitik konumundan dolayı, işte tam da bu tarih boyunca hep bu değişimlerin odağında olmuştur.
Özellikle de petrol denilen nesnenin öneminden sonra, her türlü taarruza, saldırıya maruz kalan vatanımız ve devletlerimiz, ta bugüne kadar, bu saldırıların da odağında maalesef.
Bir nevi makus talihimiz diyebiliriz.

Şimdi yine böyle bir değişim evresinin tam da içindeyiz.

Neden gerek duyuluyor ki derseniz, bunun gerekçeleri çok fazla.
Başında, ikinci dünya savaşı sonrası kurulan, birkaç kez revize edilen düzen, artık beklenilen performansı gösteremiyor.
İkincisi, yapılan bazı vahim hatalar yüzünden, ortaya hesaplanmayan dinamikler çıktı, ve bu dinamikler kontrol dışına da çıktı.
AB, CIA’nin inisiyatifi (emri, dayatması) üzerine kurulmuş bir birliktir.
Ancak günümüzde geldiği nokta da maksadını aştı, AB fikri iflas etti.
Bunun en büyük etkenleri, her ülkeye yaka silktiren AB bürokrasisi ve ortak para birimine geçilmesi olmuştur.
Yani 60 yıldır bir şekilde, ite, kaka yürütülen düzen, birilerinin kontrolünden çıktı.
Dahası, kazançlarına da sekte vurmaya başladı, ki bu onlar için asla kabul edilemez.
Onun için, evet, eski düzenin bertaraf edilmesi ve mümkün mertebe, yumuşak bir geçişle, yeni düzenin inşa edilmesi şarttı.

Ülkemize gelince.

İşte o konuda, gerçekten de keser döndü, sap döndü, hesap tamamen döndü.
2024 e kadar geliştirdikleri strateji, AK Partisi hükümetini ve Sayın Erdoğan’ı devirmek, yerine ise, kendi kullanışlı aparatlarını koyup, işlerine bu şekilde devam etmekti.
Hepimiz de bu sürece canlı şahit olduk.
MİT Başkanı kumpası, 17/25 Aralık kumpası, öncesinde Gezi olayları, nihayetinde 15 Temmuz, hain darbe girişimi.
Sürüsüne bereket ekonomik saldırılar ve daha neler neler.

Ancak olmadı.

Ne denediyseler olmadı.
Ne PKK, ne FETÖ, ne de kullandıkları sözümona muhalifler, beşinci kol faaliyetleri, hiçbiri istedikleri verimi sağlamadı.
Hayta YPG/SGD/PYD, daha bilmem ne, bile para etmedi.
Ne gönderilen onbinlerce TIR silah, mühimmat, ne aktardıkları yüzlerce milyar dolar, işe yaramadı.
Bu PKK’nın yan kuruluşları ile asıl maksatları, İsrail/ABD’yi, Türkiye’ye komşu etmekti.
Ama orada da hesap değişti ve Suriye üzerinden Türkiye İsrail’e komşu oldu.
Bu defactonun karşısında, istemeseler de strateji değiştirmek zorunda kaldılar, hem de el mecbur.
İlk tercihleri asla bu değildi!

Zengin toprakların fakir bekçisi olmayı reddettik!

Biz sahip çıkamayız, buyrun siz sahip çıkın, biz attığınız apanaj ile idare ederiz demedik.
Toprakta bizim, altı da bizim, üstü de bizim dedik.
Karşı gelemediler ve mecburen bükemedikleri eli sıktılar.
Çünkü bu hükümet, asla zamanı boş geçirmedi, angaryaya bırakmadı.
Çalıştı, çabaladı.

Bugün Türk havacılık sektörü, milli savunma sanayii, dünyanın en önde gelenleri arasında, hatta İHA/SİHA da lider.

Evet, eski Latin atasözünün de dediği gibi, “Si vis pacem Parabellum”, yani barış istiyor isen savaşa hazırlıklı olacaksın konusunu ciddiye aldık ve Allahın bahşettiği her gün, hazırlık yaptık.
PKK, yurtiçinde ve dışında, mükemmel istihbarat ve en gelişmiş askeri teknoloji ile dize getirildi.
Diğer yandan, arka planda yürütülen diplomatik stratejiler meyvelerini vermeye başladı.
Türkiye, silah sattığı devletler ile, stabil ve sürdürülebilir stratejik müttefikler kazandı, kazanıyor.

Bunu o birileri de gördü, görüyor ve sonunda etkisiz elemanların üzerinden devam etmeyi bırakarak, mevcut olan hükümet ve lider ile ilerlemeyi yeğlediler.

Neticede, sürekli kaybolan tarafta olmaktan baktılar da diyebiliriz.
Aslında onların düşünceleri bizi pek de ilgilendirmiyor.
Çünkü devletimiz ve mevcut hükümetimiz, konumunun değerini biliyor ve bu kozu, elbette sonuna kadar kullanacak.
Yeni dünya düzeni için, istikrarlı ve stabil bir Türkiye elzemdir.
Bunun garantörü ise mevcut hükümettir.

Bu bağlamda, terörsüz Türkiye’yi kim istemiyor, kim karşı çıkıyor, kim mırım kırım yapıyor ise, bilin ki, onlar aslında o birilerinin, bir şekilde halen oyunda tutmak istedikleridir.
Tüm bu değişimler karşısında, Avrupa’nın durumuna da ayrıca değineceğiz.


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam

OGÜNhaber