Turizm esnafı kan ağlıyormuş

Aslında tamamen başka bir konuyu işleyecek, yazacaktım, ama durum kaşınıyor.
Gerek haberlerde, internette ve sosyal medyada, ikide bir karşıma, yukarıdaki başlık çıkıyor, haliyle kayıtsız da kalamıyorum.
Üzüldüğümden falan da değil hani, kimse yanlış anlamasın.

Kendi düşen ağlamaz!

Evet, turizm bölgelerindeki esnaflar feveran halindelermiş, müşteriler neredelermiş.
Miş, miş...
Gelmez artık o müşteriler, geçmiş olsun.
Zira bir Anadolu Atasözü derki; Erkek sıpa, aynı çayıra iki defa gitmez!
Affınıza sığınıyorum, ama buyurun açıklayayım.

Siz otel sahipleri olarak, yerli müşteriye, yabancı turistin iki, üç, dört kat fiyatlarını reva görürseniz, o yerli müşteri size niye gelsin?
Kimden, nereden menkul bilinmez, plajları çevreleyip, üstüne iki kıytırık şezlong atıp, adına beach diyerek, Vale parası 1500₺, giriş kişi başı 2000₺, bir de 5000₺ mecburi tüketim koyarsanız, en gösteriş meraklısı bile gelmez!
Bir lahmacun, bir ayranı 5000₺ ye kakalarsanız, kimse gelmez.
Bir levreği 3000₺ ye yazarsanız, adama yok artık daha neler, derler, kimse gelmez.
Hans ile Helga ya bir dondurma yı 500₺ ye satarsınız, pardon kazıklarsanız, onlar da gelmezler.

Netice şu: Kendiniz ettiniz, kendiniz buldunuz!

Çünkü bu liste öyle bir uzar ki, iki saatte bitmez.
Aç gözlülük, terbiyesizlik, utanmazlık, hatta aymazlık, bu güne getirdi sizi.
Yakaladığınıza dayadınız kazığı, öyle ya, Peter, Paul, Marry, bir daha kim görecek dediniz, azıttınız.
Ama hesap edemediğiniz şey, şuydu;
O kazıkladığınız turistler, memleketlerinde önüne gelene bunu anlattılar, yetmedi sosyal medyada anlattılar, on kişi değil, yüz bin kişi okudu.
Şimdi onlar Yunanistan’a, Hırvatistan’a gidiyor.
Neden mi, çünkü sudan ucuz ve kazık yok, ondan.
Bir başka neden ise, kendinizi hiç geliştirmediniz.
Yeni konseptlere, yani teknolojiye ayak uydurmadınız, güvenlik konusunda, alayınız sınıfta kaldı.
Bunu en acı şekli ile Kartalkaya faciasında gördük.

Ama sadece biz değil, tüm dünya gördü.

Üstüne bir de Uludağ faciası gelince...
Kimsenin Tür turizmine güveni kalmadı.
Halbuki o kadar aç gözlü olmayıp, adamakıllı güvenlik sistemleri kursaydınız, dünya sizi yine parmakla gösterecekti, olmadı.
Kaldı ki, Avrupa’da da ekonomik kriz var, işini kaybeden yüz binlerce insan var.
Avrupa insanı ise, kriz ve zor zamanlarda, her gereksiz harcamayı kısar, hatta keser
Gerekirse tatile bile çıkmaz, çıksa da, en ucuzun ucuzuna gider.
Kazığın kendini beklediği yere gitmez.

Yerli müşteriye gelince...
Elin ecnebisi kadar geniş mideli değil, göz göre göre kazıklanmayı kabul etmediği gibi, parası ile konakladığı yerde, ikinci sınıf müşteri muamelesi görmekten de hiç haz etmez.

Ama yıllardır siz tam olarak bunu yaptınız.

Yerli müşteriyi adeta istenmeyen vatandaş ilan ettiniz.
Sadece otellerde değil, cafelerde, restoranlarda, her yerde.
Yıllardır buna maruz bırakılan insan, şimdi size niye gelsin?

Hani bir şarkı sözü vardır ya...
“Alçaklara kar yağdı, üşümedin mi, sen bu işin sonunu düşünmedin mi?”
Şimdi oturup, milletin feribotlar ile Yunan adalarına gitmelerini izlersiniz.
Ağlamayın efendim, sızlamayın, bunu bu hale siz getirdiniz.
Hiç turistik bölgelerin durumlarına bir baktınız mı?
Altyapı yok, yollar berbat, su sıkıntıları var, hiçbir yatırım yapılmıyor, hem de yıllardır.
Kalite, hak getire.
Siz kendini sonunuzu başlattınız, onun için şimdi kimseye suç bulmayın, kimseden de yardım falan istemeyin.
Başlarınızı ellerinizin arasına alıp, bir düşünün.
Kendi düşen ağlamaz!

 

Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam

OGÜNhaber