DEM Parti'nin provokatif adımı: Süreci kim sabote ediyor?

Geçtiğimiz günlerde Şanlıurfa’da yaşanan bir gelişme, kamuoyunun dikkatini bir kez daha çözüm süreci ve bölgesel barış umutları üzerine çekti. DEM Parti tarafından organize edilen bir etkinlik, PKK’nın terörist başı Abdullah Öcalan’ın doğduğu evin bahçesinde gerçekleştirildi. Etkinlikte hem Öcalan’ın posteri asıldı hem de “Kürtler Ortadoğu’nun en güçlü halkıdır” şeklinde açık bir siyasi mesaj içeren afişler dikkat çekti.

Bu görüntüler, sadece bir etkinlikten ibaret değildir. Bu tür eylemler, toplumsal barış ve demokratik siyaset zeminine verilen zarar olarak değerlendirilmelidir. Kürt halkı yüzyıllardır bu coğrafyada onurlu bir şekilde yaşamaktadır. Ancak bu kadim halkı, terör örgütüyle ve onun propagandasıyla aynı zemine çekmeye çalışan anlayış, en büyük zararı bizzat Kürtlere vermektedir. Bu ülkede barışa dair her umut filizlendiğinde, DEM Parti benzeri yapılar, süreci sabote edecek adımları atmaktan geri durmamaktadır.

Bu noktada şunu açıkça sormak gerekiyor: DEM Parti gerçekten Kürt halkının iradesini mi temsil ediyor, yoksa terörün gölgesinde şekillenen bir ajandanın taşıyıcılığını mı yapıyor? Öcalan’ın posterini Şanlıurfa gibi köklü ve muhafazakâr bir şehirde açmak, toplumsal barışa hizmet etmek midir? Yoksa halkın sinir uçlarıyla oynamak, devleti tahrik etmek ve yeni çatışma dinamiklerinin önünü açmak mıdır?

Bugün artık herkesin açıkça görmesi gereken gerçek şudur: Kürt halkı Ortadoğu’nun en güçlü halkıysa –ki öyledir– bu gücünü barıştan, kültüründen, dilinden, emeğinden ve tarihinden almalıdır. Terörden, silahlı yapılardan, provokatif afişlerden değil. Hiç kimse bu halkın adını kullanarak teröre meşruiyet kazandıramaz. Bu halkın en büyük ihtiyacı, demokrasi ve özgürlük içinde yaşanabilir bir Türkiye’dir.

DEM Parti’nin attığı her adımın, çözüm sürecine ve birlikte yaşama iradesine zarar verdiğini açıkça ifade etmek gerekiyor. Bu süreçte sorumlu davranması gereken bir siyasi yapı, tam aksine, terörle arasına mesafe koymak bir yana, onun söylemlerini kamusal alana taşıyarak adeta bir sabotaj görevi üstlenmektedir.

Bugün barış ve kardeşlik isteyen herkesin DEM Parti’nin bu tutumuna yüksek sesle itiraz etmesi gerekiyor. Kürt halkı için siyaset yapmak, terör üzerinden değil; barış, hukuk ve demokrasi üzerinden olur. Bu çizginin dışına çıkan herkes, ister istemez, çözüm umudunu sabote eden bir aktöre dönüşür.

Sözün özü: DEM Parti, bir kez daha süreci baltalayan ve terörden beslenen bir siyaset anlayışının izinden gitmektedir. Bu tutum, sadece devletin değil, bizzat Kürt halkının da geleceğine kast etmektir. Bu ülkede birlikte yaşamak isteyen herkes, bu tür provokasyonlara karşı ortak bir tavır almalıdır. Aksi takdirde, sabırla örülen toplumsal barış, her defasında bir afişle, bir posterle yerle bir edilir.

OGÜNhaber