Geçtiğimiz hafta Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Cuma hutbesinde dile getirilen örtünme vurgusu, her zamanki gibi belli çevrelerin tahammülsüzlüğünü yeniden gün yüzüne çıkardı. Hutbede, kısa, dar, dikkat çekici ve şeffaf kıyafetlerin “giyinik çıplaklık” olduğu, bu tür bir giyimin İslam’ın örtünme emrine aykırı olduğu açıkça ifade edildi. Yani Diyanet, kendisinden bekleneni yaptı; dini bir hükmü, inançlı bireylere hatırlattı. Ne eksik ne fazla.
Ancak bu ifadeler, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka başta olmak üzere, belli bir kesimi çileden çıkardı. Nazlıaka yaptığı açıklamada Diyanet’i, kadınların yaşam tarzına müdahale etmekle suçladı. Sosyal medya üzerinden “Giydiğimiz kıyafet, bedenimiz, tercihlerimiz, hayatımız bize ait. Laiklik kırmızı çizgimizdir. Kadınların ne giyeceklerine Diyanet karar veremez” diyerek adeta hedef gösterdi.
Şimdi sormak gerekiyor:
Sayın Nazlıaka, siz bu hutbeyi neden üzerinize alındınız?
Çünkü Diyanet o hutbede inançlı Müslüman kadınlara seslendi. Yani örtünmeyi bir ibadet olarak gören, İslam’ın emrine uymak isteyen kadınlara… Size hitap etmedi, sizin yaşam tarzınızı hedef almadı, size bir yasak da dayatmadı. Ama yine de rahatsız oldunuz. Çünkü mesele sadece bir hutbe değil, sizin dine ve dindara karşı olan bitmek bilmeyen öfkeniz.
Gerçek şu ki; her fırsatta laikliğin arkasına saklanan CHP’li sözcüler ve o zihniyetin mensupları, artık gizlemeye bile ihtiyaç duymadan İslam’a ve onun emirlerine savaş açmaktadır. Diyanet’in görevi dinin hükümlerini hatırlatmaktır. Bu ülkenin ezici çoğunluğunun benimsediği İslam inancı, sizin ideolojik takıntılarınıza göre şekil almak zorunda değildir. Siz Diyanet’e saldırdığınızda, aslında bu milletin inancına saldırıyorsunuz. Bunu artık herkes görüyor.
Siz “laiklik” derken, aslında ne kastettiğinizi biz çok iyi biliyoruz. Siz laiklikten din ile devletin ayrılmasını değil, dinin kamusal alandan tamamen silinmesini anlıyorsunuz. Siz laiklik diyerek sadece bir anayasal ilkeyi değil, dindar insanlara hakaret etme özgürlüğünüzü savunuyorsunuz. Ama artık bu millet buna boyun eğmiyor.
Diyanet, Müslümanlara İslam’ın emrini hatırlattı. Hiçbir bireyin yaşam tarzına müdahale etmedi. Ama siz bu fırsatı yine elinize alıp, her zamanki gibi bağırıp çağırmayı seçtiniz. Çünkü mesele sizin için asla bir hutbenin içeriği değil; mesele, bu toplumun köklerinden gelen değerleriyle savaşma arzunuzdur.
Sonuç olarak açıkça söylüyoruz:
Diyanet Müslüman kadınlara sesleniyor. Kime ne giyeceğini dikte etmiyor, inandığı dine göre neyin doğru olduğunu hatırlatıyor. Eğer bu sizi rahatsız ediyorsa, mesele sizin özgürlük sevdanız değil, İslam’a tahammülsüzlüğünüzdür.
Bu millet sizin karanlık zihinlerinizi çok gördü. Ne inancından ne değerlerinden vazgeçti. Vazgeçmeyecek de. Diyanet, görevini yapmaya devam edecek. Siz ise istediğiniz kadar bağırın; ne bu milletin dinine ne de Diyanet’in varlığına gölge düşürebileceksiniz.
Sözün özü:
Diyanet Müslüman kadınlara sesleniyor.
Siz neden üzerinize alındınız ki?