Trump'a ne oluyor? Yoksa gidici mi?

Bundan 6-7 ay önce/Trump Başkanlık koltuğuna otururken; kuvvetle muhtemeldir ki iki senelik başkan demiştim.
Yapılması gerekenler; hatta küresel bazlı en pis işler ona yaptırılır sonra da kenara atılır diye bir tespitim olmuştu.
Çünkü Küresel Efendilere/Güç ve Aklı elinde tutanlara devlet adamı vasıflı biri değil de; farklı/şaibeli ve sorunlu bir karizması olan birisi lazımdı.
Trump da bu tanıma cuk oturuyordu.
Elon Musk’ı, Trump’ın yanına koyanlar da; vakit tamam artık ayrıl ve yıpratmaya başla diyenler de onlardı.
Trump’a söven JD Vence’i başkan yardımcılığına seçen de onlardı.
Amerikan gündemine bakın…
Trump olabildiğine ve alabildiğine sıkıntılı. Kamuoyu desteği yüzde 40’lara düşmüş vaziyette.
Taciz-tecavüz çocuk pornosu/pedofili gibi en iğrenç iddialarla anılan ve nasıl öldüğü hala meçhul olan Epstein dosyaları Trump’ın köşeye sıkıştırmış vaziyette.
Sanki birileri ayar çekiyor ve haddini aşma yoksa zaafların elimizde; bu gidişle sonun malum dercesine…
Öyle görünüyor ki,
Ben iki senelik başkan dedim ama Trump’ın başkanlık ömrü sanki iki sene bile sürmeyecek…
Buradan hareketle,
Amerika’da bunlar oluyor/olabiliyorsa; vay ki vay dünyanın geri kalanına…
Aldığım duyumlar/uluslararası istişarelerim ve yaptığım okumalar çerçevesinde yeni dünya düzenine dair, içinden geçtiğimiz günlerin planları Trump başkan olmadan çok çok önce yapıldı ve şuanda ise fiili gelişmeleri izliyor/yaşıyoruz.
Türkiye bağlamında da,
Bazı mutabakatların çok önceden/en az iki sene öncesinden, hatta 2023 seçimleri öncesinden oluşturulduğu kanaatindeyim.
Bugün ülkemizin de içinde bulunduğu Ortadoğu’daki gelişmeler Türkiye için sürpriz değil. Ve hatta kahir ekseriyeti mutabık kalınmış konular diye düşünüyorum.
Suriye’deki gelişmeler de/Türkiye’deki Terörsüz Türkiye Projesi de bu mutabakat sonucu yaşanan realiteler.
Hal ve ahval böyleyken Türkiye’nin Terörsüz Türkiye Projesinden vazgeçmek gibi bir lüksü yok.
Kaldı ki,
İster konjonktürden/ister coğrafi gereklilikten ve isterse de eski model terörün demode oluşundan dolayı; her şekilde terörün sonuçlanacak olması iyidir/olumludur ve isabetlidir.
Amerika’da yaşananların ya da Trump üzerinden yaşatılanların tabi ki küresel ve özellikle de Türkiye ve bölgemiz bağlamında yansımaları kaçınılmazdır.
Türkiye olarak,
Bir adım atmadan önce ve atarken çok iyi düşünmemiz gereken bir dönemdeyiz.
Çünkü Amerika bir şekilde ve her şekilde kendini toparlar ve uzun süreli kaotik risklerden kendini korur.
Güç ve Akıl Sahipleri için Amerika hala bir merkezdir ve yakın vadede de bu böyle kalacaktır.
O yüzden,
Dert-bela Ortadoğu ve bölgemizde…
Yani bizlerin başında.
Başlayan/başlatılan yeni süreç Türkiye’ye ciddi ve yeni fırsatlar sunmakla birlikte çok büyük riskler de içermektedir.
Eğer içe kapanmacı/kayıkçı kavgacı ve iç siyaset hedeflemeci bir yaklaşım sergilersek bundan sadece siyaset kurumu veya iktidar veya muhalefet değil; devleti ve milletiyle tüm Türkiye zarar görür!
Son tahlilde,
Planlanan oyunda gidişata dair bazı gelişmeleri Türkiye olarak engelleme veya aksatma şansımız yoktur. Hatta yeni dünya düzencileri, gemi öyle bir azıya almışlar ki; yapacakları şeyleri Türkiye’ye rağmen/hatta Türkiye’ye de bedel ödeterek yapmaktan imtina etmeyeceklerdir.
Sonuç:
Küresel bir realiteyle karşı karşıyayız:
Yeni Dünya Düzeni ve bunun gereklilikleri…
Ülkemizi de etkileyecek en büyük yansımalarına gelince karşımıza istikrarsızlık/devletlerin etkisizleşmesi/devlet içinde devlet niteliğinde fiili devletçiklerin oluşması ve en önemlisi de aşiret ve kabile yapılarının öne çıkacak olmasıdır.
Bu ise devlet otoritesinin zayıflaması ve güçlü olanın kendi hukukunu dayatmasından başka bir şey getirmez.
Bunun anlamı ise kronik kargaşa/istikrarsızlık/sefalet ve İsrail’in isteği çerçevesinde oluşan bir Ortadoğu demektir.
Bugün Suriye’de Dürzi/Bedevi/Alevi/Sünni/Kürt ve diğer aşiretler arasındaki çatışmalar bu tehlikenin en büyük göstergesidir.
Türkiye’nin, özellikle de Anadolu’nun etnik/mezhebi ve dini yapısına baktığımızda bahse konu tehlikeden hiç d azade olmadığımız bir gerçek.
Elin oğlu bölgemiz için “millet/halk” odaklı “etnik ve mezhebi” özellikli bir “Osmanlı Milletler Topluluğu” gazlaması yapmaktadır.
Örnek mi istiyorsunuz; ABD’nin Ankara Büyükelçisi Barrack’ın söylemlerine bakın.
Bu yaklaşım son derece riskli ve bölge için kaos işaretidir.
“Peki, biz buna nasıl engel olacağız ki…” diyebilirsiniz.
Haklısınız da ama engel olamıyorsak da gidişatı başıboş bırakmak veya hasarı minimize etmek için çaba sarfetmemek mi gerekir!
Hatta bu noktada bazı kafaları gaflet içinde görüyorum.
Birileri kalkmış “Türkiye Birleşik Devletleri” fantezisi yapıyor.
Hanımlar/Beyler!
Ateşle oynuyorsunuz. Suriye’de cehennemin kapıları açıldı; bundan kelli Suriye’ye kayda değer bir huzur ve istikrarın mı geleceğini sanıyorsunuz ya da pratikte yekpare bir Suriye Devleti mi bekliyorsunuz?
Geçiniz bunları!
Böyleyken/kıldan ince kılıçtan keskin bir ipin üzerinde yürümeye çalışırken mevcut imkan ve imkansızlıklar içinde ütopik maceracılık yapmaya kimse kalkmasın!
Sen önce var olan devletini koru/zayıflatma ve ayakta kal; sonra kalkıp bana “Türkiye Birleşik Devletleri” fantezisinden dem vur.
Arkadaşlar!
Elbette ve her kaydı şart altında yeni bir dünya kurulur ve elbette Türkiye de orada yerini alır.
Buradaki problematik; nasıl bir Türkiye olarak yer alıp almayacağımızdır.
Zayıflamış/peyk olmuş kabilevi bir Türkiye mi yoksa güçlü/modern ve bölgesel istikrarsızlığa teslim olmamış bir Türkiye mi?
Bir sonraki Bir Portre yazımızda buluşmak ümidi ile Allah'a emanet olun sevgili okurlar.
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.