Son 8 yıl…
Türkiye’nin enflasyon…
Ve Cumhurbaşkanımızın enflasyonla mücadele açıklamaları…

Yıl 2018:
Enflasyon sorununu ülkemizin gündeminden çıkartmakta kararlıyız.
(Gerçekleşen yılsonu enflasyon: Yüzde 20)

Yıl 2019
2020’de tek haneli enflasyon rakamına ulaşacağız. Enflasyon inşallah tek haneli rakama inecek, 2020’de.
(Gerçekleşen yılsonu enflasyon: Yüzde 12)

Yıl 2020
Önceliğimiz şüphesiz ki enflasyonu süratle tek haneli rakamlara; ardından da orta vadeli programımızdaki seviyelere çekmek.
(Gerçekleşen yılsonu enflasyon: Yüzde 14)

Yıl 2021
Enflasyonu tek haneli rakamlara çekmekte kararlıyız.
(Gerçekleşen yılsonu enflasyon: Yüzde 36)

Yıl 2022
Yılbaşından sonra ülkemizdeki enflasyonun hızlı bir şekilde inişine şahitlik edeceğiz.
(Gerçekleşen yılsonu enflasyon: Yüzde 64)

Yıl 2023
Önümüzdeki yılbaşından itibaren enflasyonun boynunu kırmış olacağız.
(Gerçekleşen yılsonu enflasyon: Yüzde 64)

Yıl 2024
Enflasyon sorununu geçmişte olduğu gibi tek haneli rakamlara mutlaka indireceğiz.
Enflasyonda başlayan düşüş trendi inşallah hızlanarak devam edecek…
(Gerçekleşen yılsonu enflasyon: Yüzde 44)

Yıl 2025
Tek haneli enflasyon oranına kadar, imkansız görünen pek çok ekonomik başarıya imza attık.
Geçmiş hükümetlerimiz döneminde başardığımız gibi inşallah enflasyonu tekrar tek haneli rakamlara indireceğiz.
(Merkez Bankası yılsonu enflasyon tahmini: Yüzde 30)

2024 ve 25’de yaptığı açıklamalara dikkat edin…
Galiba…
Zat-ı Devletleri de…
Yakın gelecekte tek haneli rakamın pek mümkün olmadığını fark etmiş olmalı ki; “Yılsonunda veya yeni yılbaşında yahut da falanca yılda…” gibi tarih içeren noktasal iddiaları bırakmış…
2023 hedefleri de tutmayınca… Artık 2053/2071 demeyi de bırakıp; sadece “Türkiye Yüzyılı Hedefleri” demeye başladıkları gibi; muğlak/müphem/yuvarlak vaatleme daha cazip gelmiş olmalı…

Peki, neden böyle oldu/oluyor?
Valla ben de bilmiyorum… Biri birini aldatıyor ama kim kimi?
Yukarılarda…
En iyi aldatan/en kötü aldanan durumu yaşanırken…
Duyan duymayana söylesin… “Hamdolsun” TÜİK, Mayıs ayında gıda fiyatlarını düşürmüş…
Nasıl yani? TÜİK, market açıp ucuzluk mu başlatmış?
Markete ne gerek… Bütün marketler TÜİK’e ait…
Yılbaşı ve yıl ortasında enflasyon düşük gerek… Asgari ücretli ve emekliye enflasyon farkı verilecek…
Ama bu bir kurumsal/kamusal aldatma…
Yok yok… Deme öyle; bu bir zorunlu fedakârlık…
Nasıl yani? Tasarruf edecek bir şey olmayınca zorunlu tasarruf da tutmayınca… Yeni trend zorunlu fedakârlık mı?
Sus… İtiraz etme! Sen büyüklerimizden daha mı iyi bilirsin!
Ahali hesap-kitap bilmez… Harcar; müsriflik eder, günaha girer maazallah!
Ne demiş dinimiz:
“İsrafta hayır yoktur…”
Zor dostum zor… Ulvi ve yücelerden yüce iktidarımızın işi çok zor…
Ahalinin ahiretini bile düşünüyor…
İsrafı dahi halkın yerine kendisi yapıyor ki, halk şeytana uyup israf yapmak istese bile yapamasın… Yapacak imkanı bulamasın!
Neredeyse…
Hz. Ebubekir’den esinlenerek şöyle diyecekler:
Ya Rab!
Başta yolsuzluk olmak üzere… Zulüm, kayırma, kul hakkı, devlet malına el uzatma vb. gibi bilumum haramları sadece bana nasip et.
Kendimi feda etmeye hazırım.
Böylelikle vücudum öyle semirsin öyle semirsin ki, cehennemi doldursun da halkıma yer kalmasın..."
Böylesi bir yücelik… Alicenaplık… Ve derin özveri…
Maşallah… Barekallah…
Neredeyse…
“Gözümde ne cennet sevdası var ne cehennem korkusu…
Halkımın/86 milyon Türk halkının imanını selamete görürsem cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım.
Çünkü vücudum yanarken gönlüm gül-gülistan olur!” diyecekler…

Yapay Zeka Trafik Cezaları
Şunlar söyleniyor:
“…ama bu bir tuzak,
Devlet halkına tuzak kurar mı?
Amaç trafik kazalarını azaltmak değil; amaç sadece ceza yazmak...
Arkadaş! Yarım saat içinde beş tane ceza yazıldı! Sürücülere kafayı mı yedirecekler!..”

İki noktaya dikkat çekeceğim:
Birincisi;
Adam belediye başkan adaylığı için başvuru yapıyor.
Yüksek Seçim Kurulu… “Bir mahzuru yok; kanunlara uygunsun ve olabilirsin” diyor.
Aday oluyor ve başkan seçiliyor…
Daha altı ay veya üç ay veya bir ay geçmeden… “Suçlusun! Seni görevden alıyor ve kayyım atıyorum” deniyor,
Hatta kimisine… “Sen başkan olamazsın” diye mazbatası bile verilmiyor.
Peki bunun adı nedir?
Tek kelimeyle tuzak kurmak... El koymak ve seçmen iradesini gasp…
Kim yapıyor?
Devleti yöneten siyasi irade…
İkincisi;
Devlet adil olur ve ancak adaletle idare edilir… Kaide budur.
Suçtan suçluya gidilir…
Birisi suçlu ilan edilip… Suçsuzluğunu ispat et denmez…
Ama realite nedir?
Suç uydurmaya bile tenezzül etmeyip… İnsanları suçlu ilan edip… Tüm haklarından mahrum etmek.
Allah aşkına bir düşünsenize;
Arama yapılıyor…
Zanlının evinde kasa bulunuyor. Birinin içinde sadece iki kutu mermi… Diğerinin içinde başkanlık mührü var…
Devlet televizyonu TRT ne yapıyor?
Deste deste para görüntüleri eşliğinde “zanlıların evinde kasa bulundu” diye haber veriyor.
Neden böyle yapıyorsunuz deyince;
“Elimizde orijinal görüntü yoktu da… Arşivden kasa görüntüsü verdik” diye milletin aklıyla dalga geçiyor!
Bunun adı nedir?
Yargısız infaz… Tuzak… Ve devlet kurumunca yapılan üçkağıt…
Yahu!
Bir yönetim düşünün ki;
Vatandaşının hayatına… Özgürlüğüne… En temel haklarına tuzak kurup; sindirmeye, bastırmaya ve “itlaf” etmeye çalışıyor.
Siz de kalkmış… Kurulan trafik radarları vasıtasıyla… Ceza tuzağından şikayet ediyorsunuz.
Tıpkı,
Fıkradaki papazın… 
Kendini tutamayıp da komşunun elmasından bir tane kopartıp yediği için “Papaz Efendi! Büyük bir günah işledim. Kendimi affedemiyorum” diyerek günah çıkartmaya gelen çocuğa;
“Yavrum var git işine…
Kilisede, İsa papazı öpüyor… Kolunu kanadını buduyor. Sen düşmüşsün bir elmanın günahının peşine…” demesi gibi…

Son olarak;
Yapay Zeka Radarlarıyla… Kesilen ceza paralarının tamamı devletin kasasına mı giriyor… Yoksa adı lazım değil başka birilerinin cebine mi akıtılıyor acep?..
Öyledir demiyorum,
Aklıma geldi söylemek istedim…