Bahçeli Mevlana, Erdoğan da Şems mi?

Yıl-1999
Öcalan…
Yakalanmış… Uçakta…
Devlet görevlileri ile konuşuyor:
“…Ben ülkemi severim.
Annem de Türk’tü…
Bir hizmet imkânım varsa, ki inanıyorum vardır; Türkiye ve Türk halkına iyi hizmet edeceğime inanıyorum…”
Yıl-2010
PKK’nın iki numarası… Şemdin Sakık…
Yakalanmış… Cezaevinde…
Ve röportaj veriyor:
…Ben aha buradayım, devlet gelsin beni kullansın.
Devlete önerdim; katkım olacaksa gidip İmralı’da Öcalan’la konuşayım.
Dağdakilerin indirilmesi konusunda devlete yardımcı olayım…
Yıl-2013
Rıza Zarrap…
Yolsuzluk… Rüşvet… Kara para aklama iddiasıyla…
Gözaltına alınıyor…
Sonra?
Bir şekilde çıkıyor… Çıkartılıyor…
Ve röportaj veriyor:
“…Ben, devletin cari açığını kapatan biriyim. Benim ticaretim sayesinde cari açık yüzde 15 daha az oluyordu…”
Yıl-2025…
Ve Aziz İhsan Aktaş...
Yolsuzluk… Rüşvet… İhaleye fesat karıştırmak iddiasıyla…
Tutuklanıyor…
İddianamede… Suç örgütü lideri olarak tanımlanıyor.
Sonra?
Nedamet göstermiş…
Pişman olmuş… Bir dahi işlememek üzere azmi cezmi kast eylemiş…
Ve,
Yüce yargımız da… “Tövbe kapısı her dem açıktır” diyerek; bu Aziz ve Muhterem şahsa itirafçılık ihsanında bulunmuş…
Serbest bırakmış…
Bu ve buna mümasil,
Çok amaçlı mutfak robotu gibi şahısların… Derin/gizemli/anlaşılmaz bir atraksiyonla serbest bırakıldıktan sonra, röportaj vermesi sanki gelenek haline geldi.
Pirincin içindeki Ak taş mesabesindeki bu Aziz arkadaş da geleneği bozmayayım diyerek;
Bir TV kanalında, “mevzubahis devlet ise gerisi teferruat” kabilinden; nasıl bir özveri ve İhsan’da bulunduğunu şöyle anlatıyor:
“Devletime yardımcı olmak adına ifadelerimi verdim.
Tabii bunlardan rahatsız olanlar olacaktır.
Bırakın ülkemden kaçmayı, duruşmaların başlamasını sabırsızlıkla bekliyorum”
İşte size dört isim…
Memleketimden dört insan manzarası…
1999’dan 2025’e…
Öcalan’ın dediklerinden, Aziz İhsan Aktaş’ın dediklerine…
Çeyrek yüzyıl geçmiş,
Ama,
Değişen ne?
Neler hiç değişmemiş?
Kim kahraman kim hain?
Suçun kitabını yazmış kimilerinin suçsuzlaşması ve hatta birilerini suçlama hakkına kavuşması için; ne lazım abime?
***************
Cumhur İttifakı ve İki Fark-ı Siyaset
Bahçeli ve MHP…
“Terörsüz Türkiye Projesi” diyor,
Erdoğan ve İktidar…
“CHP’siz Türkiye Projesi”…
Bahçeli,
“Öcalan konuşsun” diyor,
İktidar,
İmamoğlu’nu tutuklatıyor…
Bahçeli,
“Terörsüz Türkiye Komisyonu” diyor,
İktidar,
Tutuklamalara hız veriyor…
Bahçeli,
“Terörsüz Türkiye Projesini” yıl sonuna kadar bitirmeliyiz” diyor,
İktidar,
İpe serdiği un miktarını artırıyor…
Bahçeli,
“Bölge mimarisi değişiyor; dikkat şart” diyor,
İktidar,
“İktidarıma zeval getirecek her şey boş” diyor…
Bahçeli,
“Türk-Kürt İttifakı” diyor,
İktidar,
“Abi rolümden taviz vermem. Türk-Kürt kardeşliği” diyor…
Bahçeli,
“İmamoğlu iddianamesi hemen hazırlanmalı” diyor… CHP’ye göz kırpıp, iktidara gözdağı veriyor,
İktidar,
“Reste rest; diyor… MHP’ye yakın isim ve firmalara da operasyon çekiyor…
Tüm bunlardan sonra…
“Bahçeli ve Erdoğan’ın, birbirlerine müfritane muhabbet sözlerine ne demeli?” sorusu; bittabi ki aklınıza gelecektir.
Cevap Bahçeli’den gelsin:
“Siyaseten… Siyasetin gereği…”
Benim fikrim nedir?
Görünüşe aldanmayın…
Muhabbet sözcükleri ve verdikleri fotoğraflarla öyle görünseler de; Bahçeli Mevlana, Erdoğan da Şems değildir…
Aksine,
İddialı gelebilir ama Erdoğan, MHP’ye DEM Parti’den daha yakın,
Bahçeli de, CHP’ye AKP’den daha uzak değildir.
Aslına bakarsanız,
Bu iki ortak… Birbirini yiyen, birbirinden beslenen ama bir diğerini yük gören iki çelişkidir.
Kimileri…
Cumhur İttifakı ortakları arasında “bilek güreşi var” diyor.
Tabi, okumuş/kibar çocuklar,
Biri diğerinin etine aş eriyor/helvasını kavuruyor diyemiyor;
Nezaket gösterip “bilek güreşi” diyorlar…
Peki, ne olur? Gidişat nereye varır?
İktidar için şöyle:
Hasan Dağı arpalıktır,
Eğer saban yürürse…
Güzel gidiş bu gidiş,
Eğer sonu gelirse…
Sonu gelir veya iktidar için mutlu son mümkün müdür?
Sanmıyorum…
Cumhur İttifakı’nı bir otomobil gibi düşünürsek;
Motor ve diğer bütün aksamı iktidar ise… Akü, MHP ve Bahçeli’dir.
“Milyon dolarlık otomobil için yüz dolarlık akü nedir ki? denebilir ama kahretsin ki denmemeli, denemez.
Aküsüz otomobil çalışmaz… Hiçtir ve yok otomobildir….
Oturan boğa gibi sadece görümlüktür!
Ve hatta sahibine yüktür…
Bahçeli,
Kaputu açıp aküyü alırsa; komşudan alınan çıkma aküler de çare olamaz.
Acil akü gerektirir…
Teknik servis gerekir.
Ama,
Şaşmaz Oto Sanayi Servisleri değil; Siyasal Teknik Servis…
Sahibi, ahali olan servis… Seçim Sandığı Servisi…
İktidarın oraya gitmeye de yüzü yok.
Hala,
31 Mart 2024’de gönderilen ödeme ilamının gereğini yapmadığı gibi; bir de, küçümseyici/aldatıcı/yalan beyanlarla algı operasyonu çekiyor.
Mümkün değil; gidemez!
Çünkü
Eğer giderse…
“Sana akü değil; akü suyu bile yok!” deneceğini iyi biliyor.
Yani?
Yani iktidarın hal-i pür melali, özetle şu:
“Kırk katır mı kırk satır mı”…
Yani,
Ayranı yok içmeye at ile gider Suriye’ye…
Yani,
Halkına verginin vergisini dayatır, Dışarıya bol keseden dağıtır.
Bir nevi… Ayasofya’da dilen, Çamlıca’da dağıt…
Yani,
Doluya koysa almıyor, boşa koysa dolmuyor…
Yani,
Ya derdime derman ya katlime ferman…
Yani
Bahçeli’nin kaybedecek bir şeyi yok.
Elinde seçim kozu… Umurunda mı iktidarın yapbozu…
Çanlar iktidar için çalıyor…
Yani,
Kim bilir belki yarın belki yarında da yakın ama eninde sonunda olacak olan:
“Bahçeli’nin fendi İktidarı yendi” durumu…
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.