Erdoğan: Siyasetin limanı ahlaktır, vicdandır

Muhalefet:
LGS’de şaibe var… Sızıntı var… Pis kokular geliyor.
MEB Bakanı:
Geri zekalıya anlatır gibi anlatıyorum; pis kokular CHP’den geliyor.
Muhalefet:
Geçen yılın iki katı; 739 kişi birinci olmuş. Bu hayatın olağan akışına aykırı…
Erdoğan:
CHP İmam Hatip düşmanlığı yapıyor. Ben de İmam Hatipliyim ya…
Halbuki…
Tüm bu polemiğe ne gerek var!
Gerçekten şaibe… Sızıntı veya hırsızlık yoksa…
MEB bakanı yiğit gibi çıkar:
“Alın size birinci olan öğrencilerin okul listesi…” der ve mevzu kapanır.
Ama bunun yerine,
Cem Yılmaz’ın skecinde anlattığı gibi:
“Kim görmüş? Hangi otel ya? Kimle görmüş? Ne alakası var?” havası hakim.
Hayırdır Muhteremler!
Yoksa kendi söylediklerinize kendiniz de inanmadığınız için mi bu kadar gürültü kopartıyorsunuz?
Suçluluk psikolojisinin söze vurması hali mi yoksa?
***********
AKP ve Yeni Sloganı
“Dünya bizi bekler/O bir küresel lider"
Yahu!
“Bizi bekler” dediğiniz dünya ülkeleri/insanları demeyecek mi; kendi ülkenizin hali pür melali ortada…
Böyleyken,
“Kendisi himmete muhtaç bir dede/Nerde kaldı gayrıya himmet ede…” demeyecekler mi?
Aklıma bir anekdot geldi:
Muhabbet ediyorduk…
Ortamdaki birisi “Bekarlık sultanlıktır” klişesinden hareketle; bekarlığın faziletinden dem vuruyordu…
Bizim Şıho da dedi ki:
“Hadi len oradan…
Nerede görülmüş donunu yıkayan bir sultan…”
**********
Siyasetin Ahlak ve Envanteri
“Napolyon savaşı kazanır.
Esir düşen general der ki:
Siz Fransızlar para için savaşıyorsunuz; biz ise şan ve şeref için savaşıyoruz!!
Napolyon:
Doğru… Herkes kendinde olmayan şeyler için savaşır.”
Sayın Erdoğan’ın yaptığı konuşmada “Siyasetin limanı ahlaktır, vicdandır” sözünü duyunca…
Gayrı ihtiyari aklıma bu anlatı geldi.
Neylersin…
Suçluluk psikolojisi… Söze vurur bi’tanesi…
Cumhurbaşkanımıza söyletilen diğer bir cümle:
“Yeni Anayasa’yı aziz milletimizin ve demokrasimizin envanterine katmakta kararlıyız…”
Ne var bunda? diyebilirsiniz.
Envanter söylemi garip geldi.
Envanter ne demek?
Bir işletmenin para, değerli kâğıtlar, taşınır ve taşınmaz mal varlıklarından oluşturulan bütün öğelerini ayrıntılı olarak gösterme işlemidir.
Adeta
Konuşma metnini hazırlayan dervişlerin… Fikri zikrine yansımış sanki…
Yoksa
Bilinçaltının dışavurumu mu?
Ne bileyim,
Anayasa gibi… Yüce bir mefhumu anlatırken… Envanter kelimesinin cümleye dahil edilmesi… “Parası neyse veririz abi” sakilliği hissettirdi.
**********
Vicdan yahut Zulümkarlık
Mehmet Murat Çalık…
Beylikdüzü Belediye Başkanı
Hasta ve tutuklu…
Hastane… Cezaevi… Adli Tıp; oradan oraya, oradan oraya sürüklenip duruyor.
Adeta ibret-i alem için…
Adeta ya iftiracı (pardon itirafçı) olur kurtulursunuz, ya da ölürsünüz ama içeriden çıkamazsınız dercesine…
80 küsur yaşında bir anne… Murat Çalık’ın annesi… Hastane bahçesinde bekliyor.
Merhamet dileniyor… Vicdan dileniyor, yalvarıyor!
Ama nafile! Vicdanlar kapı duvar!
İcraat tam bir zulüm ama söylemde, ahlak ve vicdan mangalında kül bırakılmıyor.
Aslında tablo şu:
Ahlakı ve vicdanı eksik siyaset… Merhameti yitik dincilik… Adaletten yoksun yargı…
**********
Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Yardımcılığı
Demiş ki:
“Cumhurbaşkanının iki yardımcısı olsun; biri Kürt biri Alevi olsun…”
Olabilir… Olmalı… Olmalıydı…
Sözün içeriği doğru… Ama sipariş eder gibi söylenmesi yanlış.
Aslına bakarsanız,
“Alevi Açılımı” söylemi bile… Oldukça aşağılayıcı ve aslında ne kadar eşitliksiz yaklaşıldığının ikrarıdır.
Bahçeli aslında ne dedi?
Özetleyelim:
Üç çocuğundan birisini baştacı eden bir babanın… Gözü toprağa bakmaya başlayınca “diğer iki çocuğumu da eşit şekilde mirasıma dahil ediyorum” demesi gibi absürt, abes ve lütufçu bir durumdan başka bir şey değildir.
**********
Terörsüz Türkiye Projesinde Son Durum
İktidar, istiyor görünümlü bir istemezlük içinde…
Realite şu:
İkna edilmesi gereken o/bu/şu siyasiler veya partiler yahut da seçmen kitlesi değil; sadece saray…
Kimler çözümün aktif aktörleri?
Bahçeli… Öcalan… DEM Parti… MİT Başkanı… Meclis Başkanı.
An itibariyle… İktidar tüm kaçış rampalarını kullandı ve tüketti. Buna rağmen direnişi gören Bahçeli ise Erdoğan’ı icbar etme yaklaşımında…
Açıkçası… MİT Başkanı ve Meclis Başkanı’nın yaptığı görüşmeler ve çözüm çabalarının… Erdoğan’dan bağımsız şekilde geliştiği kanaatindeyim.
Suriye’de yeni başlayan mikro olayları, etnik/mezhebi gelişmeleri görünce… Bahçeli’nin neden acele ettiğini daha iyi fark edebiliriz.
O yüzden,
MİT Başkanı’nın da… Bahçeli gibi devlet odaklı hareket ettiğini düşünüyorum.
Sanki evvel emirde… Amerika ile bölgesel konularda bir mutabakat oluşmuş… Buna, Erdoğan da onay vermiş ama iş realizasyona gelince; bu sürecin, iktidarı da sonlandıracağı düşüncesiyle, Erdoğan’ın biraz tavsatma ve süreci güdük bırakma yaklaşımında olduğu görünüyor.
Misal:
Demirtaş’ın veya Figen Yüksekdağ’ın hala hapiste olması. “AKP-MHP ve DEM Parti ile yürürüz” diyerek; geri kalan yüzde 50’yi ve siyasi temsilcilerini ok sayması… İmam Hatip/Ümmet veya FETÖ’den bahsederek farklı gündemlere başvurması…
Ama,
Önümüzdeki günlerde… Erdoğan’a rağmen, Bahçeli ve müesses devlet kurumlarının, daha da ağırlık koymasıyla birlikte sürecin ete-kemiğe bürüneceği… Demirtaş’ın da hapisten çıkartılması kuvvetle muhtemel görünüyor.
Ezcümle:
Erdoğan yan pas yapsa da, topu taca/auta atsa da; süreci durduramayacak…
İktidar cenahı hangi siyasal enstrümanları kullanırsa kullansın; ister ümmetçilik/ister yeni düşman yaratmacılık ve ister CHP’yi kriminalize etme operasyonları… Tutmayacak ve iktidarın siyasal mühendisliği bumerang etkisi oluşturacaktır.
Daha ilginç bir hipotezle bitireyim:
Belki bir belki iki ay sonra… Düne kadar ali kıran baş kesen rolündeki bazı yargı mensupları… İktidara rağmen farklı karar almaya ve daha demokratik takdir yetkisi kullanmaya başlarlarsa sakın şaşırmayın…
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.