Erkan Yılmaz

Erkan Yılmaz

Gerçekten reklamın kötüsü olmaz mı?

Gerçekten reklamın kötüsü olmaz mı?

AKP’ye geçen Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu…
Artık yazmayacağım… Kabak tadı vermeye başladı diyorum;
Ama,
Kadın sanki parti değiştirmemiş de; level atlamış, fenomen olmaya karar vermiş gibi,
Her gün gündemde ve gündemin taaa kendisi olmakta kararlı…
Acun’un Survivor programına “Gönüllüler” kategorisinden girip… Türlü-çeşit entrikalarla “Ünlüler” takımına geçen… Ve böylece, daha ünlü olacağını sanan ünlem işareti gibi…
Ama,
Allah var çok gayretli birisi…
Daha topuğu bile tamir edilmeden… Düztaban makosenlerinin tozuyla, PR çalışmalarına başladı.
Durmak yok yola devam…
Fakat,
Çerçioğlu’nun kaçırdığı bir şey var.
Aslında en büyük şansızlığı:
Seda Sarıbaş…
Miss Turkey-2006… Türkiye Güzeli…
Aydın’lı ve AKP’nin Aydın milletvekili…
Bu yüzden,
Çerçioğlu ne yaparsa yapsın,
Transfer Turkey 2025… Türkiye Transfer Güzeli olmaktan öteye geçemeyecek.
AKP için…
Olsa olsa “İnce İnce Yasemince” olur…

Geçen gün,
Basın toplantısı yapıyor.
Abartılı beden dili, zoraki tebessümü, eğreti Erkek Fatma profiliyle…
Ağzını son limitlerine kadar açıp konuşarak sanki “suçluluk psikolojisinin” canlı şahitliğine soyunmuş, utançsal umursamazlığın kitabını yazar gibiydi…
Ama,
Yanında duran sayın vekil Miss Turkey; öyle mi…
Mağrur, mütekebbir, müstehzi…
Çerçioğlu’na acıyan bakışlar… Lütufkar alkışlar… Ve “Seni yenemedim ama transfer ettim. Artık emrimdesin” şeklinde himmetçi bir üstencilik…
Beden dili ve mimikleriyle… Resmen, Çerçioğlu’nu ezikliyor,
Ve sanki,
Kendisi Ağa’nın has gelini… Çerçioğlu ise eğreti gelin…
Şık kıyafeti ve fit fiziğiyle… Hem mecazen hem gerçekten yukarıdan bakarak; “Hah şöyle! Yerini bil artık” edasında poz veriyordu…
Ama,
Çerçioğlu için… Reklamın iyisi kötüsü olmazdı ve şöhret nereden gelirse gelsin baştacıydı.
Ve ,
Alkışın her türünün koşulsuz rezasıydı…

Ne yapalım,
Alan razı gelin razı,
Ama yine de Binali Yıldırım tarzıyla söylersek:
Suçluluk psikolojisi… Yüze vurur bi’tanesi…

Reklamasyon-2
Donut…
Donat diye okunur.
Yağda kızartılmış hamurdur.
Çikolatalısı, Dolgu Kremalısı, Meyvelisi, Tarçınlısı, Vanilyalısı, Fındıklısı…
Her tada bürünür; yeter ki muktedir damaklarda tatlandırıcı olabilsin.
20’den fazla çeşidi vardır.

Çiçeği burnunda AKP’li Çerçioğlu…
Adı Yavuz soyadı Donat olan her devrin gazetecisi
, oportünist-ortayolcu Sabah Gazetesi yazarına konuşmuş:
“Benim babam da sağcıydı…”
Ve 23 yıllık özlem… 23 yıllık misafir solculuk; AKP’ye girerek bitmiş…
Vay anasını be…
Donutun tadına varınca,
Pardon Donat tatlandırıcısını okuyunca,
Hayata…
Sağcı Kahyaoğlu’nun kızı olarak göz açıp… Akıl baliğ olunca fabrikatör Çerçioğlu’nun gelini olarak devam etmeye karar veren, ismiyle müsemma kadın için üzülesim geldi…
Ah bir bilseniz; bu CeHaPe, ona neler çektirmiş neler:
Kan tükürmüş; kızılcık şerbeti içtim demiş,
Her türlü meşakkate göğüs germiş,
CeHaPe’nin Aydın işkencesine ve Özgür Özel’e bile sabretmiş…
Ama nereye kadar… Tahammülün de bir sınırı var…
Ve…
“Nazilli’nin tırışka Belediye Başkanı’ndan ne eksüğüm var,
Bugüne bugün ben Topuklu Efe’yim… Topuklarım kırılsa bile; tabanları yağlar
yine geçerim”
demiş.
İstiarelere yatmış,
Ak mıydı yeşil miydi derken; rüyasında ampuller yanmış…
“Çok işaretler belürdü daha geçmeden” diyerek; “her şerde bir hayır vardır” demiş ve “tövbe-istiğfar” eşliğinde, Aydın havası zikirlerle hidayete koşmuş…
Ve
Borsada, jant üstü giden kimi hisse fiyatları coşmuş…

Böylece,
Özlem ermiş muradına… Yavuz yumulmuş donutuna…

“Reklam candır… PR bizim işimiz” dercesine;  yeni imaj oluşturup kötü imajı kovmaya çalışan Çerçioğlu’na,
Benden bir Fıkra…

İmam Efendi…
Müthiş birisidir…
Bütün köy, onu hem sever hem çok büyük saygı duyar.
Ama insanlık hali… Birgün cuma namazı kıldırırken, kazayla, zort diye kaçırıverir…
Çok utanır ve tası-tarağı toplayıp köyü terk eder.
Başka bir köyde imamlık yapmaya başlar.
Aradan 20 yıl geçer…
Eski köyünü özleyen hoca; “koca 20 yıl geçti nasılsa; unutmuşlardır” diyerek “Hanım, kalk da eski köyümüzü ziyaret edelim” der.


Köyün girişine geldiğinde genç bir çoban görürler.
Hoca, “sen beni tanıyor musun” diye sorar.
Çoban, “tanımıyorum” der.
Tanıyorum dese geri dönecekler…
İmam, “unutmuşlar beni” diyerek sevinir.

Çobanın yanından tam ayrılacakken, “Evlat! Sen ne zaman doğdun” diye sorar.
Çoban bakar bakar ve der ki:
“Bey Amca!
Ben ne zaman doğduğumu bilmiyorum ama annem, imam camide osurduktan 2 ay sonra doğduğumu söyler.”
Eyvah eyvah…
Hoca öfke ve üzüntüyle hanımına der ki:
“Hadi hanım hadi; geri dönüyoruz.
Bu köyde kıçımız tarih, osuruğumuz milat olmuş…”


Şimdi içinizden şu geçiyor olabilir:
“Ama böyle de olmaz ki…
Siyasi transferler hiç hız kesmiyor. Sen de, Çerçioğlu’na taktın yani!..”
O iş öyle değil işte…
Yılın… Hatta çeyrek yüzyılın en büyük transferi olmak kolay değil.
Şöhret ve şöhretperestlik böyledir…
Bazı şeyler ve kimileri hiç hatırlanmaz,
Ama
Kimileri ve bazı şeyler; tıpkı imam ve osuruğu gibi hiç mi hiç unutulmaz…

***********

Günün Sözü
Özgür Özel’den:
Sen korktuğun için kaçtın ama bundan sonra hayatın boyunca; kaçtığın için korkmaya devam edeceksin.

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet cinsel sohbet