Ne yapsanız boş! Mideden gelen bir karar vardır!

Yıl 2004…
Adam iki çocuğunu silahla vurmuş… Ölmediğini görünce de; mutfaktan bıçak almış gelmiş… Öldüğüne emin olana dek bıçaklamış…
İki çocuğunu da yaralamış…
İki kez müebbet cezası almış ve hapse atılmış…
Hırsızlık ve tehditten suç kaydı da cabası…
Yıl 2020…
Adam, Şartlı Tahliye ile serbest kalmış…
Yıl 2025… 4 Mayıs…
Ve aynı adam… Özgür Özel’e yumruk atıyor…
Hem de, herkesin ölümüne çok üzüldüğü Sırrı Süreyya Önder’in cenaze töreninden çıkarken…
Tespit-1
Bu adam dışarıda İmamoğlu içeride…
Bu adam dışarıda Ümit Özdağ içeride…
Bu adam dışarıda Demirtaş içeride…
Bu adam dışarıda Ayşe Barım içeride…
Bu adam dışarıda Can Atalay içeride…
Bu adam dışarıda astrolog Hilal Saraç içeride…
Bu adam dışarıda… Ve daha niceleri içeride…
Tespit-2
Adalet Bakanı…
Ceza Kanunu… Ceza İnfaz Kanunu falan diyerek… Neyin ne ve neden olduğunu açıklamaya çalışıyor…
Yahu Muhterem!
Tamam… Dediğin gibi olmuş da olsa… Bu işte bir yanlışlık olduğu aşikâr…
Ben vatandaşım… Sadece sonuca bakarım…
Sonuçta… Böyle bir katil serbest kaldı mı kalmadı mı? Sen onu söyle bana!..
Her türlü yetki ve imkana sahipken… Böyle bir adamın salıverilmesini engelleyecek şekilde… Ceza-İnfaz düzenlemesi yapsanız; elinizi tutan mı vardı?
Tespit-3
Bir slogan:
“Öl de ölelim… Vur de vuralım…”
Bir coğrafyada… Bir toplumda… Böyle bir negrofilik/ölüsevici zihniyet slogan olabiliyor… Ve siyaset kurumundan da kabul görüyorsa; biz neyi konuşuyoruz ki…
Ne söylesen boş…
Üstüne üstlük…
Güncel siyasi dil… Bu yaklaşımı teşvik eder hale gelmişse… Biz neyi konuşuyoruz ki…
Düşünsenize;
Genelkurmay Başkanlığı… MSB Bakanlığı yapmış birisi… Hulusi Akar…
Konuşma yapıyor…
dinleyenler “Öl de ölelim vur de vuralım” sloganını atıyor…
Akar, “Durun yahu! Ne ölmesi… Ne vurması!” falan demiyor…
Bilakis:
“Gelecek gelecek! Onun da zamanı gelecek! Bekleyin Bekleyin!” diyebiliyor ise… Biz neyi konuşuyoruz ki…
Tespit-4
Ekonomi berbat mı? Berbat ötesi ve düzelme ümidi yok…
Hukuka güven ne alemde? Dibin dibinde…
İktidarın İmamoğlu ve CHP’ye dönük 19 Mart Süreci geri tepti mi? Evet…
CHP, ahalide kabul ve ümit ışığı oluşturuyor mu? Evet…
Ahali-İktidar ilişkisi nasıl? Hiç olmadığı kadar kötü…
Peki, son bir-iki haftadır gündem ne? Neyi konuşuyoruz?
Diyanetin zina hutbesini…
Kadının nasıl doğurması gerektiğini…
Gençlerin evlenmek için ikna edilmesini…
Kaç CHP’linin daha telef olacağını…
İktidarın ayrancılığını… CHP’nin rakıcı, viskici, biracı, şarapçı olduğunu…
Ve…
Son iki ayın yükselen siyasetçisi; Özgür Özel’e atılan yumruğu…
Bu ne demektir?
Suni gündem yaratmak… Gündem değiştirmek ve asıl gündemi konuşturmamak…
Gündem değişir mi?
Hayır, değişmez…
Çünkü
En büyük gündem… Yeme-İçme krizi…
Hem de, kendini hiç unutturmuyor… Suni gündemlere pirim vermiyor ve günde iki kez kendisini hatırlatıyor…
Böyle bir kriz… Ve maalesef kronik hale gelmiş bir kriz varken; Din/İman/Ayran/Rakı üzerinden gündem oluşturulamaz…
Gündem yapılma çabaları da nafile…
Hayatın olağan akışına… Fıtrata aykırıdır…
Bir tebrik bir teessüf…
Tüm siyasi partilere tebrikler…
Özgür Özel’e yapılan saldırıyı… “Ama/Fakat/Lakin” demeden lanetledikleri için…
Bahçeli’ye tebrik ve teessüf…
Özgür Özel’e saldırıyı… Detaylı şekilde kınadığı ve önemsediği için tebrikler… CHP’nin Genel Başkanı veya Özgür Özel demek yerine… “Bir siyasi kurumun yöneticisi…” dediği için de teessüfler…
Taziye
Ah ulan Sırrı!..
Dayanamadın değil mi…
“Demirciler Çarşısında” yaşanan nefrete, ezilen topraklara, zulme ve haksızlıklara… Dayanamadın değil mi!..
Baktın ki… “O güzel insanlar, birer birer o güzel atlara binip” terk-i dünya ediyor ve iyice azalıyor… Son güzel ata da “ben bineyim” dedin…
Yahu Muhterem!
Halbuki sen… Yaşarken de, “Terk-i dünya, terk-i ukbâ, terk-i hestî, terk-i terk" diyebilen…
Her şeye ve herkese rağmen… İnandığı gibi yaşayabilen, yaşadığı gibi inanmanın sırrına varabilen biriydin…
“Bu mahallenin… Nesini beğenmedin de öte yere taşındın?” diye sormayacağım...
Farkındayım zaten… Beğenecek nesi kaldı ki bu mahallenin!
Kesin sen… Ahmet Kaya ve Yusuf Hayaloğlu’na söz verdin:
“Sizden ayrılacağımı sanmayın… Bir kaç yıla kalmaz, ben de gelirim!..” dedin…
Ve…
Kin ekip nefret biriktirenlere inat…
Kine kin eden… Öfkeye sakin diyen…
Azrail’i bile gülümseten…
Sana has ve sende güzelleşen o koskoca tebessümünle…
Hesapsız kitapsız… Minnetsiz… Müdanasız…
İkindi güneşi gibi... Haysiyetle yaşadın ve haysiyetinle göçüp gittin…
Sadece güzel insan olmanın değil… Güzel ölebilmenin de örneği oldun…
Mekanın cennet olsun… Güzel İnsan…
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
egemen