"Adil Vergi" boynunuzun borcu...

Geceyi alevler aydınlattı.
Her yer simsiyah duman oldu.
Her yerde panik!
Her yerde gözyaşı, endişe ve hüzün.
Kaos ortamı hakimdi...
Beyler, Bursa mahşer yeri gibiydi...
Şimdi yaraları sarma ve ders çıkartma zamanı.
Hemen gündem değişmesin, unutulmasın o orman içinde yaşanılanlar. Acı, orada kalmasın.
Dost kim, dost gibi görünen kim ortaya çıkmışken mutlaka üzerinde duralım.
Hatırlayalım mesela kim vardı orada; her doğal afette saf tutan garip köylü oradaydı, asgari ücretle çalışanlar vardı mesela.
Sonra vatansever gençler vardı, gönüllüler vardı, STK’ lar, hemşeri dernekleri, itfaiye erleri vardı, devlet vardı, devlet ve millet el ele oradaydı.
Milyonların duası da oradaydı.
Hakkını yedirtmem, şovmen siyasilerde oradaydı ya.
Yangını arkasına alıp, video açıp, popilst siyaset yapan alçakları da gördü bu gözler.
Güzel yurdum cehennemi yaşadı ve Rabbim bir daha yaşatmasın.
Kimler yoktu onları hatırlayalım. Ben hiçbir ünlü görmedim. Gezide ağaçlar için yakıp yıkan İstanbul’un beyefendileri de yoktu. Oysa çok daha fazla ağaç yandı.
Kucaklarında gezdirdikleri fino için ortalığı karıştıran sözde hayvan severler de yoktu. Oysa ki binlercesi yandı kül oldu.
Onları kurtarmak adına orada yoklardı.
Beklediğimden mi?
Hayır, beklemiyorum ...
Ama bu ülkenin kaymaklı kısmı, yine millet devlet el eleyken bu ülkenin ağacı yanarken yoktu.
Yine garip vardı, guraba vardı.
Bir sevdiğim hikâye var, Arap Mahmud’un hikayesi onu hatırlayalım mı?
“Cezayirli Arap bir ailenin çocuğu olan 7 yaşındaki Mahmud, okul çağı gelince Paris’te okula başlar. Okulun ilk günü Fransız Hoca tek tek çocukların isimlerini sorar.
Sıra Mahmud’a geldiğinde, çocuk “Benim adım Mahmud” deyince hoca “Hayır, senin adın bundan sonra Jean Fransuva” der.
Okul sonrası eve dönen Mahmud’a annesi; “Mahmud hoş geldin, nasıldı okulun ilk günü?” diye sorar. Mahmud “Benim adım Mahmud değil, Jean Fransuva. Mahmud deme bana” deyince, annesi şaşırır ve üzülür.
Kendi evladı öyle bir yabancılaşmıştır ki, tanınamaz hale gelmiştir. Ne ettiyse ne konuştuysa fayda vermez ve son kertede Mahmud’u terlikle bir güzel evire çevire döver.
Akşam baba eve gelir, o da “nasıldı okulun ilk günü Mahmud” diye sorar… Mahmud babasına da aynı tepkiyi verir, “Benim adım Mahmud değil, Jean Fransuva” der.
Tabi bu cevap üzerine baba da şaşırır ve üzülür. Mahmud’tan böyle bir değişimi o da beklemez. Evladına verdiği emeğe mi yansın, onun gözlerinin önünde yabancılaştığına kaybolduğuna mı yansın bilemez.
Saatlerce konuşur lakin fayda vermeyince sinirine hâkim olamaz ve o da Mahmud’u bir güzel haşlar… Ertesi gün Fransız öğretmen Mahmud’a “Günaydın, nasılsın Jean Fransuva” diye sorar. Mahmud “Hocam hiç sormayın, akşam iki Arap’ın saldırısına uğradım” diye cevap verir.
Bu ülkenin ormanı yanarken, geleceği yanarken size iki tane Jean Fransuva’dan bahsedeyim.
Birisi polisin üzerine araba sürecek kadar ukala, diğeri de yat keyfinde ateşini yolla bana diye türkü çağıracak kadar pislik.
Bir insan nasıl olurda ülkesi yanarken yat keyfini, ateşini yolla diye paylaşır.
Eskiden günahlar gizli olurdu şimdi ne Allah’tan korkuyorlar ne de kuldan utanıyorlar.
O zaman bu ve bunun gibilerin ne sesini duymak ne de milli takımda görmek istemiyoruz.
Bu nedenlerden dolayıdır ki, kesinlikle “az kazanandan az, çok kazanandan çok” olacak şekilde vergi düzenlemesi yapmak hükümetin boynunun borcudur.
Bu düzenleme ile devletinin zor zamanında en ön safı tutan Anadolu insanına karşı vicdanı zorunluluğu yerine getirmiş olacaksınız.
Çiftçi Mağdur
Yangınlar için gerekli önlemler alınıyor, alınacak ve alınmalı da zaten. Lakin benzinliklerde çiftçilere bidon ile güvenlik sebebiyle akaryakıt verilmemesi çiftçimize büyük mağduriyet yaşatıyor. Traktör, jeneratör ve benzeri akaryakıt ile çalışan tarım makine ve ekipmanlarını çiftçi kullanamaz hale geldi. Konuştuğum çiftçiler yeri geliyor 40 km den fazla alan traktör ile mi gidip akaryakıt alacağız. Şehir içine yoğun trafikte nasıl gireceğiz diye hal ağlıyorlar. İmza karşılığı, ÇKS kaydı olan çiftçilerin bu mağduriyeti giderilmeli, çalışmaları sekteye uğramamalı.
İdam Edilmeli
Beyler bayanlar...
Yaşanan doğal afetin nedenleri, müsebbipleri hukuk önünde en ağır cezayı alırken gönül, BBP Lideri Mustafa Destici’nin dediği gibi, ormanlarımızı yakanın idam edilmesini arzuluyor. Ağaç yandı, hayvanlar yandı, geleceğimiz yandı tam manasıyla ekosistem insan eliyle zarar gördü. Bu büyük tahribatın diyetinin de ağır olması gerekiyor.
Ders Alınmalı
Japonlar Hiroşima’ya atılan atom bombasının ardından unutturmamak, daha çok çalışmak, ders almak için ne yapıyorsa biz de onu yapmalıyız.
İlk okuldan başlayarak çocuklarımızı turlar düzenleyerek yanmış ekosistemi göstermeliyiz. Sahiplenmeli, nasıl koruması gerektiğini bilmeli, oranın acı hikayelerini yangın savaşçılarından, kahramanlık hikayelerini şehadete ermiş olanların geride bıraktığı ailelerinden dinlesinler.
Anayurdu, mavi vatanı, yeşil vatanı sahada anlatmalıyız.
Mesela hangi ruh haliyle, hangi iman kuvvetiyle patlak lastiğini alevlere sürdüğünü çocuklarımıza o kahramanlarımız anlatmalı. İşte o zaman gelecek nesillerimize vatan sevgisini aşılarız.
O zaman vatanı yanarken yat keyfi yapan soytarıların bir kahraman olmadığını algılayabilir çocuklarımız.
Sonuç Olarak
Sıradan bir sınavdan geçmedik. Millet ve devlet olarak yine el ele seferber olduk.
Biz her konuda bilgili ve donanımlı olacağız.
Tedbiri alıp, takdire rıza göstereceğiz.
Yangın şehitlerimize ve tüm şehitlerimizi bir kez daha minnet ve saygıyla anıyor, bir sonraki yazımızda görüşmeyi umut ediyorum...
Kalın sağlıcakla …
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.