"Beyin" siz kalmayalım...

Fark etmek; TDK’ya göre görmek, seçmek, anlamak, sezmek, değişmek, başkalaşmak, ayırt etmek anlamlarına gelir.
Gerçekte böyle midir? Hayır.
Fark etmek o anda olmuş bir sürecin başlangıcı değildir.
O süreç zaten vardı sadece sen fark etmediğini anladın. Yani sen fark etmediğini anladığında fark ortaya çıkmıyor o süreç zaten işliyordu sadece sen konuya Fransız kalıyordun.
Bizde artık birilerinin hayatımızla oynandığını, algılarımızın kapatıldığını, üretmeyen, düşünmeyen hatta konuşmayan bir toplum yarattıklarının farkında olalım.
Tarihin en şerefli milleti olan biz asil ve kahraman Türk’lerin, böyle algıları kapalı bir yaşam sürmesini istediler ve başarılı oldular.
Dinimizin Kutsal kitabımızdaki ilk emri “Oku” olmasına rağmen okumuyor, araştırmıyor, üretmiyoruz.
Sanallık, bencillik, bananecilik ve sahtecilik içinde yaşıyoruz.
Bu yaşam tarzıyla geleceğe karşı inancımızı kaybettik, çağ açıp çağ kapattığımızı unuttuk, tarihimizi unuttuk, Tacettin dergahını unuttuk.
Mühendisler Savaşıyor…
Yaşadığımız olayları, etrafımızdaki süreçleri, dünyanın oyun kuranlarını, oyunun kurallarını, oyun bozanları fark etmek için, kısacası haritayı okumak için müneccim değil bilgi sahibi olmamız lazım.
Şu anda ülke bilgi seviyesi ne yazık ki sosyal medya kadar
Üzücü ve bir hayli ürkütücü…
Şimdi ülkemizdeki siyasiler, bürokratlar velhasıl bizi yönetenler çocukluklarını çocuk, gençliklerini genç olarak yaşadıkları için daha temkinli, daha dikkatli ve daha seçiciler.
Belki anaokuluna gitmediler belki ilk okulda cep telefonları yoktu ama hepsinin algısı açık, hepsi kahvehanede de olsa konuşup sosyalleşiyorlardı. Kendi bilmiyorsa konuştukça algılıyordu.
Şimdi ise hayatı akıllı denilen ama aslında kendi komutlarını bile uygulamayan bir sistemin içinde sanan bir kuşak geliyor ve biz bu al bayrağı bu kardeşlerimize emanet edeceğiz.
Kimse gençlere kızmasın, onları hayıflamasın onları bu düzene biz ittik ve sorumlusu da bizleriz.
Ders alıyor muyuz?
Olayların dününü ve bu gününü irdeliyor muyuz?
Bütün sorulara hayır cevabı.
Yaşadığımız bir kovid süreci vardı, ders aldık mı yaşanılanlardan. Tabi ki hayır.
Şimdi gözümüzün dibinde İran-İsrail savaşı cereyan ediyor ders alıyor muyuz? Tabi ki hayır.
Acilen ne durumda olduğumuzu yediden yetmişe asıl bir millet olduğumuzu fark etmemiz şart.
Kıymetli dostlar eskiden savaş yapılışı ve kabiliyeti er meydanında belli olurdu. Şimdi modern savaşlarda laboratuvarlarda ki başarı sonucu getiriyor. Tek tuşa basıyor yaklaşık 2 bin Km’de ki hedefi vuruyor. Demek ki savaş sahada değil laboratuvarda kazanılıyor. O zaman diyebilir miyiz mühendisler savaşıyor diye.
Evet diyebiliriz mühendisler savaşıyor, yani bilgi savaşıyor diyebiliriz?
Şimdi mühendislerin savaştığını ben fark edince de sizinle farklı bir konuya el atmak gerektiğini düşündüm.
Mühendislerin yetişmesi ve gelişmesi için biz ne yapıyoruz?
Biz devlet olarak bilgiye karşı ne kadar hassasiyet taşıyoruz.
Evet 2025 yılında hükümetimiz en büyük bütçeyi Milli Eğitim Bakanlığı’na vermiş.
Yaklaşık 2 Tirilyon 186 milyar TL
Yaklaşık 20 Milyon eğitim öğretim hizmetinden faydalanan öğrencimiz var dersek, yaklaşık bir öğrenci için hizmet bedeli yıllık 110 Bin TL
Zorunlu eğitim sürecince günün şartlarında devletimiz her bir çocuğuna yaklaşık 1 milyonun üzerinde para harcıyor.
Bu kadar bir yatırım yapıp onları mühendis, doktor, öğretmen, savcı, bakan, çöpçü, belediye işçisi, ulaştırmacı v.b meslekler kazandırarak hayata hazırlamak yoğun bir çaba, kararlı ve azimli eğitim ordusuyla yapılıyor ve yapılacak.
Fark ettiniz mi kocaman bir sistem, sessiz sedasız saat gibi işliyor.
Ne için?
Bu ülkenin teminatı olan çocuklarımız için.
Bu kadar yatırım varsa bu beyin göçü neden oluyor.
Neden çocuklarımız yurt dışına gitmek için çaba sarf ediyor?
Neden ülkesine bilgisiyle, bedeniyle hizmet etmeyi düşünmüyor da adeta kaçmayı düşünüyor?
Sağdan soldan değil bizzat Uludağ Üniversitesi öğrencilerinin içine karıştım belki de yüzlercesiyle muhabbet ettim sordum araştırdım...
Farkında değiller
Ne ülkemizin tarihinden, ne şerefli milletimizden, ne ekonomiden, ne sosyal politikalardan, ne yaşadığımız coğrafyadan, tarımdan, hayvancılıktan, dinden, bizi biz yapan örf adet gelenek ve göreneklerden, siyasetten, dünyadan ya inanın yüzde sekseninin bu konuların hiçbirinden haberi yok.
Instagram, tik tok, evcil hayvan bakmak, sanal kumar ve kolay para kazanmanın dışında gündemleri ve konuları ne yazık ki
Yaşlandıklarında onlara bakıp hayır dualarını almak yerine babasını anasını huzur evine gönderip, sonra evde ses olsun diye kedi köpek bakan onlarca insan var etrafımda.
Şaşırıyorum, anlamlandıramıyorum...
Bu çocuklar nasıl zehirlendiler ne zaman biz; ana, baba, vatan, millet, devlet, kuran, istiklal
marşı, bayrak gibi kutsallarımızı gençlere nasıl öğretemedik, nasıl büyüklerimizden aldığımız bu mirası onlara veremedik.
Ama elin oğlu yaptı, senin çocuğun artık yaşlanmış anasını evinde bakmak yerine fino bakıyor.
O zaman farkında olalım
İman, ahlak, örf adet ile bilimi mutlaka harmanlamalıyız.
Gelecek bilim ise, geleceğe bu kadar büyük yatırım yapılıyorsa, özellikle gençlerimize ülkemizin güzellikleri, ülkemizin konumu, durumu, stratejik özelliklerini tek tek anlatmalıyız.
Gençlerimize cazip gelen ham hayelleri “yurt dışına gideyim de hayatım kurtulsun” algısı gibi mesnetsiz çürük algıların yersiz olduğunu, sahip çıkarsak ülkemizde her şeyin mümkün olduğunu daha doğru bir şekilde fark ettirmeliyiz.
“Beyin” ne kadar büyük öneme sahip. Beyine yatırım yapıp geliştirip eğitip sonrada ülkemiz için kullanmak yerine gençlerimizin, Avrupa ve Amerika’da, aman hamburgercide çalışırım daha çok kazanırım gibi düşüncelerden alıkoymamız lazım.
Eğittiğimiz emek verdiğimiz gençlerimize sahip çıkmalıyız.
Buradan hükümetimize sesleniyorum
Gençlerimiz gelecek kaygısı yaşıyor. Onları kaybetmek yerine kazanacak şekilde konuşmalı anlatmalı ve onları anlamalıyız.
Ülkemizde her şeyin mümkün olduğunu Avrupa’nın ve Amerika’nın o kadar cazip olmadığını anlatmalıyız.
Yurt dışında eğitimmiş, kariyermiş gibi süslü kelimelerle Avrupa’yı cazibe merkezi gibi gösteren eğitimi, gençlerimizin hayallerini endüstri gören şam şeytanlarının önünde engeller konulmalı öğrencilerimizin yurt dışında eğitim almaları ilgili kamu kurumları tarafından sağlanmalı.
Eğitim ve sağlık başta olmak üzere millete hizmetin endüstri değil bir mecburiyet olduğu ve bunun yetkilisinin muhatabının devlet olduğu bu konuda hizmet verenlerin de bu bilinçte olduğu bir güvence sisteminin tesis edilmesi insanımızın güvenmesi ve inanması zaruridir.
Gençlerimize sesleniyorum. Ülkemiz, vatan toprağımız, aşığı olduğumuz bayrağımız, ezanımız, kutsal bütün değerlerimiz sizlerindir. Vatanımızda her şeye sahibiz ve her şeyi yapacak gücümüz de var.
İstersek vatanımızda atomuda parçalarız uzayada gideriz unutmayın biz cağ acip cağ kapatan bir milletin varisleriyiz.
Asker ve kahraman bir milletiz. “Ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum” diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi komutanlar yetiştirmiş bir milletiz.
Milletçe takkemizi önümüze alıp bilim ve ilimle fidanlarımızı büyütüp, onları bu milletin yükselişi ve bekası için kullanmalıyız.
Bu vesileyle bütün eğitim misyonunun en önemli taşı olan öğretmenlerimiz önünde saygıyla eğiliyor kıymetli sizleri saygıyla selamlıyorum.
Kalın sağlıcakla...
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.