Bir fıkra hikayesi

Bir fıkra vardır, bugün size fıkra anlatarak başlamak istiyorum…
Zaten her köşe yazarı, her haber bülteni bugünlerde İran ve İsrail’den bahsediyor.
Biz bir mesaj ile başlayalım.
Hipokrat “Birini iyileştirmeden önce, onları hasta eden şeyden vazgeçmeye hazır olup olmadıklarını sor." demiş ki, siz bunu şimdi aklınızda tutun.
Ve fıkramıza geçelim.
“Türk ve Japon şirketleri arasında bir kürek yarışı düzenlenmesine karar verildi. Japonların takımında, 8 kişi kürek çekiyor, 1 kişi dümencilik yapıyordu. Türk takımında ise, 2 kişi kürek çekiyor, 3 kişi şeflik 3 kişi müdürlük yapıyor, 1 kişi de dümeni kullanıyordu.
Her iki takım da performanslarını en üst düzeyine varabilmek için uzun ve zorlu bir hazırlık döneminden geçti. Büyük gün geldi ve iki takımda, kendini hazır hissediyordu.
Japonlar yarışı bir kilometre farkla kazandılar. Yarış sonrası Türk takımı çok sarsılmıştı.
Türk şirket yönetimi yarışın açık farkla kaybedilmesinin nedeninin bulunmasına karar verdi. Yapılan araştırmalar, analizler ve uzun çalışmalar sonucu düzenlenen raporlara göre hata bulundu ve çözüm önerisi getirildi.
Çözüm olarak yönetimdeki düzeni güçlendirmek ve koordinasyonu güçlendirmek için 1 genel müdür atandı ve sandaldaki ağırlığı dengelemek için kürekçi sayısı da 1’e indirildi. Japonlara yeni bir yarış teklif etme kararı alındı.
9 kişilik Türk takımı Japonlarla bir yarış yapmak üzere yeniden yapılandı.
Japonların takımında, 8 kişi kürek çekiyor, 1 kişi dümencilik yapıyordu.
Türk takımında ise yeni yapılanma şekli şöyleydi: 1 genel müdür 3 müdür 3 dümen şefi 1 dümenci ve 1 kürekçi.
İkinci yarışı Japonlar iki kilometre arayla kazandılar.
Tepesi atan Türk şirketi yönetim kurulu hemen harekete geçti. Yarışın kaybedilmesinden sorumlu tutulan kürekçi kovuldu, müdürlere ve diğer personele sorunun çözümüne olan katkılarından dolayı ikramiye verildi”.
Tanıdık geldi mi?
Bu fıkrayı hepimiz biliriz ve kahkahalarla güleriz.
Değerli okurlarım şimdi size bir sır…
Ülkemizde bir kurum var ki sessiz sedasız bu fıkrayı yaşatıyorlar gibi geldi bana.
Neresi mi? Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ne bağlı bazı oda ve borsalar.
Şimdilik iddia, ileride daha detaylı yer vereceğim; lakin üstünkörü baktığımda bile; aaa diye şaşırdığım oldu.
İddia edildiğine göre TOBB bünyesindeki bazı kurumlarda sekretarya çalışması yürütenler ile onları yönetenler arasında tıpa tıp, bu fıkra benzerliği dikkatimi çekti.
Mesela bir ilde TOBB’a bağlı bir odada meclis üyesi / yönetim sayısı 22, çalışan sayısı 18,
Başka bir ilde TOBB’a bağlı bir borsada meclis üyesi / yönetim sayısı 29, çalışan sayısı 13,
Başka bir ilde ise meclis üyesi / yönetim sayısı 51, çalışan 17,
Bu örnekler belli illerin TOBB’a bağlı kurumların resmi internet sitesi verileri.
Bakın burası çok önemli!!!
Durumlar böyle ise, acilen bu kurumların işleyişinin araştırılması gerekmektedir.
Şimdi Sayın Hisarcıklıoğlu, Hipokrat’ın sorduğu soruya cevap bulmalı ve alt kurumlarının işleyişini gözden geçirmeli.
Bu konuya daha sonra geleceğiz şimdi gelelim Ortadoğu bataklığında sığınaklara kaçan, yerlerinden olan İsraillilerin durumlarını ele alalım.
Şimdi bana diyeceksiniz ki, savaşın kazananı olmaz…
Savaşa sevinilmez…
Haklısınız ağalar…
İnanın sevinmiyorum ama, İran’ın her füzesi Tel Aviv’e her düştüğünde de, Allah razı olsun, helal olsun, vur İran demekten de kendimi alamıyorum.
Neden mi?
Yedi düvel bir olmuş İran’a vuruyor, İran’da tek başına zalime boyun eğmeden cevap veriyor…
Zalim ve kanla beslenen Ortadoğu’nun şımarık p..i İsrail, sana mı kaldı İran’ın rejimini değiştirmek. Ama dert rejim değiştirmek değil ki, kana susamış silah baronları ister mi barışı?
İstemezler ve bu savaş bitmez.
Dertlerini duydunuz değil mi?
Osmanlı…
Keşke yazı başlığımızı “Sen Neymişsin Osmanlı” yazsaydık, güzel olurdu.
Ya üzerine yeni bir devlet inşa edileli yüz yıl olmuş bir beylik sizi bu kadar mı korkutuyor?
Korkutuyor Osmanlı’nın torunlarından öyle korkuyorlar ki, ne yapalım da o ruh dirilmesin diye yedi düvel bir araya geliyorlar.
İran’a teşekkürümüz biraz da bu nedenle…
Milletçe Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” öğüdüne uyuyor, sulh gelmesi için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz ve göstereceğiz.
Lakin terörist ve katillere karşı yok efendim “serbest ticaret anlaşmamız var”, “İsrail bizim müttefikimiz önemli bir ülke” diyerek biz Müslümanların içini acıtmayın.
Tarihin en şerefli milletiyiz biz,
Onların kanlı paralarına bizim ihtiyacımız yok.
Sonuç Olarak;
Sayın Zeybekçi bu açıklamaları yaptığında içim öyle acımıştı ki, belli ki acı Zeybekçi’ye dokunmuyordu. O alıp veriyor ticaretini yapıyor, ara da en sert şekilde kınıyor ama ticaretin yapılmasını da uygun görüyordu.
Biz de ufak ufak boykot edeceğiz diye yırtınıyorduk.
O zaman çok yutkunmuştum…
Şimdi İran’a bir teşekkürü de bizim yutkunduklarımızı yaptığı için ediyorum.
Sayın Bakan kızacak İran’a…
Sonuçta yıkılıyor ticarethanesi…
Ama biz Müslümanlar dua edip teşekkür ediyoruz.
Sayın bakan belki yıkılan yerlerden yeni ihaleler alırsınız şimdi çok şantiye işi olacak belli mi olur.
Ülkemizdeki ve dünyadaki Siyonist, katil, soykırımcı İsrail sevicilere rağmen Teşekkürler İran…
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.