Bugün değilse ne zaman?

Bugün sözlerime sizlerin de çok özlediğiniz ve sevdiğiniz Gazi’nin o güzel sözleriyle başlamak istedim.
“Türk olmak üstün olmak için kâfidir”...
Saatlerce konuşup, saatlerce hatta günlerce bu harf dizesini yorumlayabiliriz.
Bugün bizlere bu Türk olma nimetini nasip eden Rabbimize ne kadar şükretsek azdır.
Bizleri hem Türk hem de habibine ümmet olarak Müslüman bir aileden bu eşsiz topraklarda yaratmış.
Peki doğumundan itibaren nasiple olan bu necip, kadirşinas milletin evlatları olarak bizler bu nasiplerimizin ne kadar farkındayız, açıkçası değiliz.
Bıçak kemiğe dayandığı zaman tek vücut olur muyuz, elbette oluruz ve en son on beş temmuz gecesi bunun örneğini sadece iç düşmanlara değil, tüm dünyaya bir kez daha gösterdik.
Elhamdülillah asker bir milletiz, konu vatan, bayrak ise tereddüt etmeden tam olmamız gereken yerde “benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var, ulusun korkma nasıl böyle bir imanı boğar” der tankların önüne siper oluruz.
Bu özelliklerimiz yüzünden tüm dünya bize saygı gösteriyor ve gösterecek ne kadar hazmedemeselerde.
Gazetecilik meslek erbapları bu ve benzeri konuları çok daha iyi analiz edip sahayı okuyabilmektedir.
Ben meslek hayatım boyunca binlerce olayın içinde tecrübe kazandım.
Perfore okudum, yazdım, mikrofon tuttum, ekranda sundum, program yaptım, sağlıktan eğitime, savaştan barışa hani derler ya Edirne’den Kars’a diye öyle tecrübe etmiş bir kardeşinizim.
Ahval böyle olunca bir gün siyasetçi, bir gün imam, bir gün çiftçi v.b. her gün farklı insanlarla bir araya gelince, anlamlandırmak ve yönlendirmek gazetecilik meslek erbapları için doğal bir süreç haline bürünüyor.
O nedenle kişiliğini örnek aldığım, meslek büyüğüm rahmetli eski Başbakanımız Bülent Ecevit gibi, şahsım gibi tüm meslektaşlarımın siyasetin içinde olmalarını arzu ediyor hatta ülkemizin kalkınması gelecek temellerinin doğru inşası için zorunluluk olarak görüyorum.
Lakin gazeteciyi kandıramazsın bilir, gazeteciyi yönlendirmezsin tecrübe sahibidir.
Bugün sahada aktif zaman geçirdiğim bir dönemde milletin umudu kahraman Mehmetçiğimiz ile ilgili bir hikâyeyi sizlere hatırlatmak istiyorum.
Ama kulaktan dolma değil, haberlerden duyduğumla değil, internetten okuduğumla değil.
Gözlerimle gördüğüm kulaklarımla duyduklarım ile;
Bugünden 300 yıl geriye gitseniz Amerikalı bulamazsınız, işte yedi yüz yıl geriye gitseniz başka bir milleti işte bin yıl geriye gitseniz başka bir milleti bulamazsınız.
Ama tarihte ne kadar geriye giderseniz gidin hep bir Türk bulursunuz.
Kıyafetler değişir, isimler değişir, yerler değişir ama Türk’te değişmeyen bir şey vardır tarih boyunca kahraman şerefli askerler.
Dedim ya asker bir milletiz diye,
Evet tarihin neresine bakarsanız bakın zalimin karşısında, mazlumun yanında Türk görürsünüz.
İşte bunun için Mustafa Kemal Paşa “Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!” demiştir.
Çünkü biliyor,
Asaleti, kahramanlığı ile dünyanın kaderini değiştiren yegâne güç aziz Türk milletidir.
Evet bizde biliyoruz ve farkındayız...
Bugün de sahada ve masada Türk’ün kudretini yedi düvel görüyor.
Bataklık denilen Suriye’de biz hâkim güç pozisyonundayız. Pakistan ve Hindistan savaşa giriyor Ankara nota verebiliyor. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşa barış tesis etmek de yine bizim kontrolümüzde gerçekleşiyor.
Akdeniz’in, Karadeniz’in, güney sınırında terörle anılan dağların hakimiyeti, birleşmeye ve bütünleşmeye çalışan Türk devletlerinin anahtarı hepsinin kudreti bizde.
Büyük gurur ve onur...
Bizlere bu onuru yaşatan tüm Mehmetçiklerimiz başta olmak üzere irade ortaya koyan siyasetçilerimize şükranlarımı sunuyorum.
Az değil çok çok yol kat ettik.
2018 yılında kahraman Mehmetçiğimiz Afrin bölgesinde yürüttüğü operasyonların birinde, köyde yaşayan, tahmini yetmiş yaşının üzerinde bir teyze ve bir dede Türk askerini karşılarında görünce sevinçten ne yapacaklarını şaşırdı.
Hayatımın en ilginç kayıtlarından birindeydi zihnim.
Amca askerimize sarıldı, ardından elini öpmeye çalıştı askerimiz öptürmedi elini, sonrada dizlerinin üzerine oturup “Siz neredeydiniz, biz sizin gelmenizi bekliyoruz” diyerek hani derler ya iki göz iki çeşme diye, öğle ağlıyordu.
Amcanın hıçkırıkları ile birlikte şu duası arşa yükseliyordu; Allah’ım sana şükürler olsun senin ordun gelip bizleri zalimden kurtardı.
Aman Allah’ım nasıl bir dua bu.
Bende, orada bulunan askerlerde bir an ağlamaya başladık.
Çünkü en yüksek rütbeyle anılıyordu, Mehmedim.
Çünkü yine mazluma eren, zalime alp olmuştu kahraman Mehmetçiğimiz.
O gün dedim ki evet biz sadece 782 bin km karelik bir devlet değil, aynı zamanda mazlum coğrafyaların tamamı için tek umut ışığıyız.
Bu yaşananlar bir kitaptan alıntı ya da birisinin kahramanlık öyküsü değil.
Bunlar mazlumun umudu.
Bunlar mazlumun duasıydı.
Sorumluluğum arttı. Bu millete hizmet etmem gerekiyordu. Karar verdim ve aktif siyasette yer almaya başladım.
Çünkü yaşananları görmüş, yüreğimde hissetmiştim.
Bugünlerde de bizi bekleyen mazlum bir coğrafya daha var ki, sesleri arşı alaya ulaştı ama Müslüman duymuyor.
Duyup müdahale edecek tek güç var, o da şerefli Türk Askeri.
Bugün, bir bir çocuklar açlıktan ölüyor.
Yanlış yazmadım.
Açlıktan çocuklar ölüyor...
Şimdi de gönül ister ki;
Nasıl ki Afrin’de mazlumun kurtuluşu Mehmetçik oldu ise, artık Gazzeli Müslüman kardeşlerimizin de kurtuluş zamanı gelmiş olmalı.
Devlet aklı farklı işliyor olabilir ama millet vicdanı artık “bugün değilse ne zaman” diyor.
Kalın sağlıcakla...
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.