CHP'de kaynayan kazan: İktidar hayali uğruna tükenen bir parti

CHP'de kaynayan kazan: İktidar hayali uğruna tükenen bir parti

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), kuruluşundan bu yana Türkiye’nin siyasal tarihinde çok önemli roller üstlenmiş, bir yandan iktidarın sert baskılarına, darbelerin gölgesine, bir yandan da kendi iç çekişmelerine rağmen varlığını sürdürmüş bir parti. Ancak bugün geldiğimiz noktada CHP, tarihinin en çalkantılı, en karmaşık ve belki de en sancılı dönemlerinden birini yaşıyor.

İstanbul İl Kongresi ile başlayan, ardından genel kurultaya taşınan ve sonrasında yargıya uzanan süreç, yalnızca bir “kongre tartışması” değil, aynı zamanda CHP’nin geleceğini belirleyecek bir iç hesaplaşmanın fotoğrafıdır. Delegelerin parayla taraf değiştirdiği, oylarını sattığı iddiaları; mahkeme tarafından iptal edilen kongre; kayyum tartışmaları; Ekrem İmamoğlu’nun kişisel ikbal hırsı; Kemal Kılıçdaroğlu’nun devre dışı bırakılması; Özgür Özel’in genel başkanlık koltuğuna oturması… Bütün bunlar bir araya geldiğinde ortaya çıkan tablo, sadece CHP’liler için değil, Türk demokrasisi için de düşündürücüdür.

---

İstanbul İl Kongresi: Fitili Ateşleyen Süreç

CHP’de tartışmaların fitilini ateşleyen ilk gelişme, İstanbul İl Kongresi oldu. İstanbul, CHP için yalnızca bir şehir değil; Türkiye siyasetinde kritik bir anahtardır. Partinin en büyük oy deposu, en güçlü teşkilatı ve en stratejik kalesi konumundadır. Dolayısıyla İstanbul İl Başkanlığı koltuğu, her dönem büyük kavgaların, pazarlıkların ve hesapların merkezi olmuştur.

Kongrede yaşanan süreçte, delegelerin parayla yönlendirildiği, taraf değiştirdiği ve blok oyların satın alındığı yönündeki iddialar, CHP’nin iç işleyişine gölge düşürdü. Demokrasi, şeffaflık ve etik değerler üzerine siyaset yaptığını iddia eden bir partide, delegelerin “oy ticareti” yapması, aslında partinin içine düştüğü çürümenin en somut göstergesi oldu.

---

Delegeler ve Para İddiaları: Siyasetin Kara Yüzü

Delegelik müessesesi, siyasi partilerde temsili demokrasinin temel taşlarından biri olarak görülür. Ancak Türkiye’de yıllardır bu sistem, “delege ağalığı”, “oy pazarlığı” ve “siyasi rant” ile anılır hale gelmiştir. CHP’de yaşananlar da tam olarak budur.

Parti içi demokrasiyi işletecek, üyelerin iradesini yansıtacak delegeler; iddialara göre para karşılığında saf değiştirmiş, hangi taraf daha çok menfaat sunuyorsa ona yönelmiştir. Bu durum yalnızca bir kongreye gölge düşürmekle kalmaz, aynı zamanda CHP’nin siyaset yapma biçimine dair toplumdaki güveni de yerle bir eder. Çünkü “parayla oy kullanan delegeler” imajı, sıradan seçmene şu mesajı verir:

“Kendi iç işlerinde demokrasiyi işletemeyen bir parti, ülkeyi nasıl yönetecek?”

---

Mahkeme ve Kayyum Krizi

İstanbul İl Kongresi’ndeki şaibeler yargıya taşındı ve geçtiğimiz günlerde mahkeme, kongreyi iptal ederek kayyum atadı. Bu karar, CHP’nin kurumsal kimliğine vurulmuş ağır bir darbe olarak tarihe geçti. Çünkü bir siyasi partinin kongresinin mahkeme kararıyla iptal edilmesi, yalnızca “hukuki” değil, aynı zamanda “siyasi” bir skandaldır.

Kayyum olarak atanan isimlerden biri, partinin tecrübeli isimlerinden Gürsel Tekin’di. Tekin, uzun yıllardır CHP siyasetinde farklı görevlerde bulunmuş, İstanbul teşkilatını yakından tanıyan bir figürdür. Mahkeme kararıyla kayyum sıfatını kazanması, aslında partiye “tarafsız bir abilik” yapabileceği umudunu doğurdu. Ancak daha ilk günden yaşanan gelişmeler, bu umudu da boşa çıkardı.

---

Gürsel Tekin ve İstifalar

Gürsel Tekin, beraberinde dört CHP’li ile görevlendirilmişti. Kamuoyuna birlik görüntüsü verdiği fotoğraflar, partide kısa süreliğine de olsa bir umut havası estirdi. Ancak aradan çok geçmeden bu birlik dağıldı. Kayyum heyetinde yer alan dört isimden ikisi, art arda görevden çekildiklerini açıkladı. Dahası, bu isimler kısa süre sonra Özgür Çelik ve Ali Mahir Başarır ile yan yana görüntü verdi.

Bu gelişme, CHP’deki iç çekişmenin ne kadar derin olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Çünkü “kayyum” gibi ciddi bir mekanizmanın bile tarafsızlığını koruyamadığı, kişisel ya da hizipsel çıkarların ağır bastığı görüldü.

---

İmamoğlu Faktörü: Kişisel İkbalin Ötesinde

CHP’de yaşanan tüm bu gelişmelerin merkezinde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu var. İmamoğlu, siyasi kariyerini bir sonraki adımda cumhurbaşkanlığı adaylığına endekslemiş durumda. Ancak önündeki en büyük engel olarak, uzun yıllardır partinin başında bulunan Kemal Kılıçdaroğlu’nu görüyordu.

Bu nedenle önce İstanbul İl Başkanlığı seçiminde Özgür Çelik’i destekledi, ardından Genel Kurultay’da Özgür Özel’in yanında durdu. Kılıçdaroğlu’nun devre dışı kalmasıyla birlikte kendi önünü açmayı başardı. Ancak bu süreç, CHP’yi paramparça etti.

İmamoğlu’nun kişisel ikbal uğruna partiyi ateşe atması, CHP tabanında da büyük rahatsızlık yaratıyor. Çünkü tarihsel misyonu olan bir partinin, bir kişinin hırslarına kurban edilmesi kabul edilemez bir durumdur.

---

Kurultay ve Yeni Genel Başkan

Kurultay süreci sonunda Özgür Özel genel başkan seçildi. Ancak bu seçim bile şaibelerden, iddialardan ve hizip savaşlarından arınmış değildi. Delegelerin para karşılığı oy kullandığı iddiaları kurultayın üzerine kara bir bulut gibi çökmüştü.

Bugün CHP’nin genel başkanı Özgür Özel olsa da, onun üzerinde ciddi bir gölge dolaşıyor: “Acaba Özel, gerçekten bir lider mi; yoksa İmamoğlu’nun taşeronu mu?” Bu soru, CHP kulislerinde sıkça dile getiriliyor.

---

CHP’nin Tarihsel Misyonu ve Bugünkü Çöküş

Cumhuriyetin kurucu partisi, bugün kendi delegelerinin birbirini ihbar ettiği, mahkemelik kongreler yaşadığı, kayyum atanan teşkilatlarla anılır hale geldi. Mustafa Kemal Atatürk’ün mirası üzerine kurulan bir parti için bu tablo gerçekten de acınacak bir durumdur.

CHP, bir dönem halka umut olmuş, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde öncülük etmiş bir partiydi. Bugün ise kendi içindeki kavgaları, hizip savaşlarını, koltuk hesaplarını çözmekten aciz bir görüntü veriyor.

---

İktidara Suç Atma Çabası

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve parti yöneticileri, yaşanan tüm bu kaosun sorumluluğunu iktidara yüklemeye çalışıyor. Oysa ortada çok net bir gerçek var: CHP kendi iç çekişmelerinin kurbanı oldu.

Kendi delegesini kontrol edemeyen, kendi kongresini sağlıklı yapamayan, kendi sorununu çözmek yerine sürekli “iktidar bizi engelliyor” bahanesine sığınan bir parti, topluma güven veremez.

---

Sonuç: CHP Nereye Gidiyor?

Bugün CHP, tarihinin en kritik yol ayrımlarından birinde. Bir yanda kişisel hırsları partinin önüne koyan siyasetçiler; diğer yanda partinin tarihsel misyonuna sahip çıkmaya çalışan bir kesim var. Ancak gidişat, kişisel hesapların ağır bastığını gösteriyor.

Eğer CHP bu krizi kendi içinde çözemez, yeniden güven veren, ilkeli ve tutarlı bir siyaset çizgisine oturamazsa, gelecekte daha büyük parçalanmalar ve bölünmeler kaçınılmaz olacaktır.

CHP’nin bugünkü hali, “kimin eli kimin cebinde belli olmayan” bir görüntüden ibarettir. Partililerin birbirini ihbar ettiği, kayyumların atandığı, delegelerin parayla yönlendirildiği bir tablo, bu ülkenin ikinci büyük partisinin içine düştüğü trajediyi gösteriyor.

Kısacası, Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı hayali için başlayan süreç, CHP’yi tarihin en kaotik dönemine sürükledi. CHP bugün kendi içine düştüğü girdabı aşamazsa, yarın iktidar hayali bir yana, varlığını sürdürmekte bile zorlanacaktır.

Kalın Sağlıcakla.  

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet cinsel sohbet