Dünya demir-çelik endüstrisi ve alüminyum sektöründe yeni dönem ve Türkiye

Her ne kadar teknoloji ve bilim çok ileri seviyeye ulaşmış bulunsa, nano teknoloji ve mikroçipler günlük hayatımızın önemli bir parçası haline dönüşmüş olsa da, demir-çelik ve alüminyum sektörü sanayi, üretim ve endüstri açısından hala stratejik önemini muhafaza etmektedir. Demir-çelik ve alüminyumun bugün girmediği herhangi bir sanayi üretimi nerede ise yoktur. Bir başka ifade ile; sanayi, kalkınma, dünya ticaretinde etkin olma doğrudan veya dolaylı olarak halen demir-çelik ve alüminyum sektörünün ülke içerisindeki gelişimi ve yeterliliğine bağlıdır.
Ülkemizde demir-çelik sektörü boy ölçüşebilecek, rekabet kabiliyeti yüksek dünyadaki sayılı ülkelerden birisidir. Ülke içerisinde de tüm sektörlerde halen demir-çelik ve alüminyum kaçınılmazlığını muhafaza etmekte, dış ticaretimiz, özellikle mamul ürün ihracatımız açısından önemini korur iken ithalatımızda da önemli yer tutmaktadır. Özetle sanayi ve sanayi ürünleri ihracatımızın gelişimi bu iki temel stratejik ürüne bağlı bulunmaktadır. Alüminyum hammaddesi olarak ihtiyacımızın ithalatla karşılandığını da vurgulamak gerekmektedir.
Son olarak ABD başkanı Trump, 4 Haziran 2025 tarihinden geçerli olmak üzere demir-çelik ve alüminyum da GV tarifelerini %50’ye çıkaran kararnameyi imzalayarak yürürlüğe aldı. Bu karar dünya sanayii, demir-çelik ve alüminyum sektörü ile ülkemiz açısından üzerinde hassasiyetle durulması gereken özel önemi haiz bir konudur
Halbuki, Trump daha yeni Mart 2025’te bu iki stratejik kalemde GV oranlarını % 25 artıran ek vergi kararını yürürlüğe almıştı. Yılbaşından bu yana gerçekleştirilen ikinci önemli ek GV artışı anlamına gelmektedir. Belki bugüne kadar Trump’ın imzalamış olduğu, sektörleri etkileyecek önemli kararlardan birisi olarak ifade etmek mümkündür. Demir-çelik ve alüminyumun içerisinde yer almadığı sanayi ürünü, kullanımda bulunan ev aleti nerede ise yoktur. Ayrıca bu ham maddelerin girdi olarak kullanıldığı “elektro-menager” ev aletleri üretim ve ihracatında dünyadaki sayılı ülkelerden birisiyiz. Bir dönem İngiltere’de kullanılan ev aletlerinden 1/3’ünün Türkiye orijinli olduğunu söylemek ülkemiz açısından konunun ne kadar hassas ve önemli olduğunu ifade etmek için yeterli olacaktır.
ABD başkanı Trump’ın, 3 Haziran Salı günü, çelik ve alüminyum ithalatında gümrük vergilerini %25'ten %50'ye çıkaran kararnamesi her ne kadar ABD demir-çelik ve alüminyum sektörlerini koruma amaçlı gibi görünse de dünyadaki sektörleri etkilememesi mümkün değildir. Bu gece itibarisiyle yürürlüğe girecek kararla dünya demir-çelik ve alüminyum sektörü yeni bir sürece girecek gibi görünmektedir. Henüz sektör ne olduğunu anlamaya gayret etme şoku içerisinde bulunmaktadır.
Bu aşamada mevcut kararın sanayi, endüstri ve ihraç ürünleri üzerine etkisinin nasıl olacağını tahmin etmek oldukça zor, ama Türkiye gibi, demir-çelik ve alüminyum gibi hammaddelerin girdi olarak kullanıldığı nihai ürünler ihracatında münhasıran elektrikli ev aletleri sektörünün önümüzdeki süreçte istikrarı korumak ve muhafaza edebilmek için bir durum değerlendirmesi yapması ve yeni bir strateji oluşturması devamlılık açısından zorunlu görülmektedir.
Her ne kadar ABD başkanı; "bu yeni tarifeler, ABD demir-çelik ve alüminyum endüstrilerinin rekabet gücünü engelleyen yabancı ülkelerden gelen ucuz üretim fazlalığıyla mücadele için yürürlüğe alınmıştır” dese de her iki kalemde de ülkemizin hem ithalatçı hem de ihracatçı konumunda olması sanayimizi ve ticaretimizi etkileyecek görünmektedir.
ABD pazarının kararla her iki stratejik ürün açısından daha zor hale gelmesi bir avantaj olarak da değerlendirilebilir. ABD’ye her iki ürünün ihracatı ile istikrar sağlayan ülkeler kararla yeni pazarlara yönelmek ve rekabette daha zor bir süreç ile karşı karşıya kalmak durumunda olabilirler. Bu üretiminde her iki stratejik ürünü kullanan sanayicimiz açısından iyi değerlendirilebilmesi halinde yeni bir avantaj anlamına da gelebilir. Bu iki stratejik ABD’ye ihracat yapan ülkelerin her iki ürün açısından ihracattan vaz geçme imkanları bulunmadığına göre, bu durum Türkiye gibi ithalatçı ülkeler açısından bir avantaj olarak ele alınmalıdır. Pazarda artan rekabetten lehe yararlanma argümanlarının iyi kullanılması özellikle maliyet üzerinde olumlu etki oluşturabilecek niteliktedir.
Burada nüfusu 1,5 milyara yaklaşan ve özellikle de elektrikli ev aletleri açısından büyük bir yokluk içerisindeki 54 ülkeden oluşan Afrika kıtası önemli potansiyel bölge olarak ön plana çıkmaktadır. Afrika için daha düşük maliyetli üretim, hammadde fiyatını düşürebilme ve yeni pazarlama stratejisi açısından önemli bir avantaja dönüştürebilme imkanı ortaya çıkmaktadır. Bazen çok olumsuz gibi görünen kararlardan doğru stratejiler oluşturulması suretiyle önemli lehe unsur olarak yararlanmak mümkün olabilmektedir.
Her ne kadar Afrika’nın bugün %60’ı elektrik kullanım imkanına sahip olmasa da, bu sürecin bu şekilde kalacağını söylemek yanlış olur. Afrika’da elektrik olmayan köylerde dahi cep telefonu internet kullanımının çok yüksek olması, jeneratörler aracılığıyla cep telefonu şarj kulübelerinde oluşan uzun şarj kuyrukları, bu bölgelerin dünyanın gelişen teknoloji ve refah seviyesini yakından takip ettiklerinin önemli bir göstergesidir. Afrika’nın en ücra köşelerinin dünyadan haberdar olması, izlenen refah seviyesine bir an önce kavuşma arzusu çok kıymetli bir veridir. Esas olarak da Avrupa’ya dönük, özellikle Batı Afrika’da Fransa’ya yönelik kızgınlık, kırgınlık ve tepkinin temel sebeplerinden birisinin de içinde bulunulan yokluk şartlarının geçmişteki yaşanmışlıklarla ilişkilendirilmesinden kaynaklandığı bir gerçekliktir. Bu yeni süreçte refah ve medeni yaşam şartlarına bir an önce kavuşma arzusu, Afrikalı kadının internetten gördüğü ve özlemini çektiği medeni yaşam sürecine bir an önce kavuşma isteği ilgili sektörümüz açısından önemli bir avantaj olarak not etmek çok doğru ve akıllıca olacaktır.
Öte tarafta ABD, Kanada ve Meksika açısından konunun boyutu daha farklı noktada tartışılmakta ve ABD’nin bu ürünlerde ihracat fazlası bulunduğu, dolayısıyla alınan kararın daha fazla ABD ihracatını etkileyeceği ifade edilse de bizim konuya daha farklı bir noktadan ve daha stratejik olarak bakma zorunluluğumuz bulunmaktadır. Gümrük Birliği kapsamında bulunduğumuz AB Komisyonu ise; Trump’ın bu kararına şiddetle tepki göstermiş, bu tutumunun önümüzdeki süreçte ABD-AB GV müzakerelerini ciddi şekilde yaralayacağına değinerek, vergi kararının DTÖ kurallarına da tamamen aykırı olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca 2024 yılında ABD’nin kullandığı demir-çelik ve alüminyumun nerede ise %50 ye yakın bölümünü ithalat ile diğer ülkelerden temin edildiğini belirtmek de konunun önemini ortaya koymak açısından yeterli bir veri olarak görülmektedir.
Sanayimiz, demir-çelik ve alüminyuma dayalı endüstrimiz açısından konunun ne kadar önemli olduğunu izah açısından 2024 yılında demir-çelik ve demir çelikten eşya ürünleri ihracatımızın 20 Milyar USD üzerinde bir paya sahip bulunduğunu, bu iki kalemin toplam ihracatımızın % 10’una tekabül ettiğini buna veriye demir-çelik ve alüminyumdan eşya, mamul ürün ihracatımızın dahil 7edilmediğini bilmek gerekmektedir. Ayrıca, ithalatta ise demir-çelik ve alüminyum ve alüminyum eşya ithalatımızın toplam 30 milyar USD’ye ulaştığını belirtmek dış ticaretteki önemi açısından yeterli olacaktır. Buna ülke içerisindeki 85 milyon nüfusun bu maddelerden mamul ürün kullanımının dahil edilmediğinin bilinmesi konunun önemini vurgulamak gerek üretim gerek ihracat gerekse istihdam ve ekonomik istikrar açısından ne kadar önemli olduğunun altını çizmek açısından yeterli olacaktır.
Ömer Faruk DOĞAN
Ankara 11.Haziran.2025
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.