Azerbaycan’ın Ermenistan işgalinden kurtardığı Karabağ’ın Şuşa şehrinde Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ilişkileri müttefiklik seviyesine çıkaran Şuşa Beyannamesi’nin 4. yıl dönümü dolayısıyla "Çok Kutuplu Dünya Düzeni: Jeopolitik Yönler ve Küresel Zorluklar" başlıklı uluslararası konferans düzenlendi.
Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Sırbistan, Ukrayna, Belarus, Çin, Bulgaristan ve Tacikistan’dan iktidar partilerinin katıldığı uluslararası konferansa, AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala, Türkiye-Azerbaycan Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Şamil Ayrım ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Başkanı Zafer Sırakaya, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Başbakanı Ünal Üstel, Yeni Azerbaycan Partisi Genel Başkan Vekili ve Merkez Yürütme Kurulu Başkanı Tahir Budagov ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı Şuşa Özel Temsilcisi Aydın Kerimov katıldı.
"Karabağ’da yaklaşık 30 yıl süren işgal dönemi Güney Kafkasya’da uzun süreli bir istikrarsızlığa neden olmuştur"
AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala yaptığı konuşmada, bölge etrafında çok büyük sorunların ve gelişmelerin yaşandığını belirterek, "Onları bugün değerlendireceğiz. Keşke bütün dünya Şuşa’nın şu hali gibi olsa. Kardeş Azerbaycan’la ikili ilişkilerimizin tarihinde bir mihenk taşı olan Şuşa Beyannamesi’nin sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve sayın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından imzalanmasının 4’üncü seneyi devriyesinde, sizlere hitap etmenin mutluluk, ayrıcalık ve gururunu yaşıyorum. Bu yıl 28 Mayıs’ta 107. yıl dönümünü idrak ettiğimiz Azerbaycan’ın bağımsızlık günü münasebetiyle tebriklerimi sunuyor, bağımsızlık uğrunda canlarını feda eden tüm şehitlerimizi rahmet ve hürmetle yad ediyorum" dedi.
Şuşa’nın kültürel mirası, sanatı, müziği, mimarisi ve ruhuyla sadece bir şehir olmadığını söyleyen Efkan Ala, "Bir medeniyetin, bir uygarlığın taşıyıcısıdır. Ancak ne yazık ki bu coğrafya tarihi boyunca yerinden edilmelere ve kayıplara tanıklık etmiş bölgenin zengin kültürel mirası yok edilmeye çalışılmıştır Karabağ’da yaklaşık 30 yıl süren işgal dönemi büyük acılara, yüreklerimizde yaralara ve Güney Kafkasya’da uzun süreli bir istikrarsızlığa neden olmuştur. Şükürler olsun ki, umumi milli lider Haydar Aliyev’in en büyük hayali olan bağımsız Karabağ sayın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in, âli başkumandanlığında ve Recep Tayyip Erdoğan’ın da kardeşliğinde işgalden kurtarıldı. Bu toprakların yeniden özgürleşmesi yalnızca bir askeri zafer değil aynı zamanda hukukun, adaletin ve uluslararası meşruiyetin tecellisidir. Bu vesileyle zafer uğrunda canlarını veren tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, aziz hatıraları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum" şeklinde konuştu.
"Bazı Batılı ülkelerin Ermenistan yanlısı tutumları bölgede kalıcı barış çabalarını sekteye uğratma tehlikesi de taşımaktadır"
Türkiye’nin dış politikasıyla bölgesel ve küresel barışa katkıda bulunmaya devam ettiğini vurgulayan Ala, "Bu doğrultuda, Güney Kafkasya’da kalıcı barış ve istikrarın tesis edilmesi dış politikamızda öncelikli bir yere sahiptir. Azerbaycan’ın Karabağ’da tam egemenliğini yeniden tesis etmesiyle birlikte bölgede kalıcı barış ve istikrar için tarihi bir fırsat ortaya çıkmıştır. Bir dönem, Karabağ’ın idari ve siyasi merkezi olarak bilinen Şuşa’nın önemli uluslararası toplantılara ve konferanslara yeniden ev sahipliği yapıyor olması bölgenin geleceğine güçlü bir umut ışığı tutmaktadır. 44 günlük Vatan Muharebesi Savaşı’nın galibi olan Azerbaycan’ın, barışın ve bölgesel kalkınmasının da baş mimarı bu bölgenin olacağına şüphemiz bulunmuyor. Bölgede kalıcı barışın sağlanması, ekonomik kalkınmayı da teşvik edecek ve Güney Kafkasya’nın refaha kavuşmasına yardımcı olacaktır. Ancak bazı Batılı ülkelerin Ermenistan yanlısı tutumları bölgede kalıcı barış çabalarını sekteye uğratma tehlikesi de taşımaktadır. Bu bağlamda, bölgesel iş birliğinin güçlendirilmesi zor da olsa dış baskılara karşı koyma noktasında önem arz etmektedir. Bölgesel sahiplenmenin ve çok taraflı diyaloğun somut bir tezahürü olarak ortaya çıkan üç artı üç bölgesel iş birliği platformu, Güney Kafkasya’da kalıcı barışın, ekonomik entegrasyonun ve karşılıklı güvenin tesisinde önemli bir zemin sunmaktadır" diye konuştu.
"Karabağ’ın bağımsızlığı bölgede yeni bir barış ve iş birliği paradigmasının oluşmasına zemin hazırlamıştır"
Uluslararası kurumların barış, güvenlik ve refah üretme konusundaki yetersizliklerinin artık sistemsel bir soruna dönüştüğünü belirten Ala, "Bu dönem özellikle bölgemizde kırılganlıkları ve eşitsizlikleri daha da görünür kılmaktadır. Küresel ölçekte artan gerilimler bölgesel meseleleri çok daha karmaşık hale getirmiştir. Yaşanan krizler artık yalnızca bir ülkenin sınırları içerisinde kalmamaktadır. İklim krizinden gıda güvenliğine, kitlesel göçlerden silahlı çatışmalara kadar uzanan sorunlar, ortak bir kadar uzanan sorunlar ortak bir küresel akıl gerektirmektedir. Küresel sorunların çözümü işbirliği ve etkin çok taraflılık temelinde gösterilecek ortak çabalara bağlıdır. Bu ortak çabaların somut bir örneğini teşkil eden bu konferans, bölgede son yıllarda yaşanan örneğin olumlu dönüşümün bir çıktısı olarak geleceğe yönelik yeni bir diplomatik, kültürel ve stratejik yaklaşımın geliştirilmesine katkı sağlayacaktır. Karabağ’ın bağımsızlığı bölgede yeni bir barış ve işbirliği paradigmasının oluşmasına da zemin hazırlamıştır. Azerbaycan’ın bu süreçte attığı adımlar yeniden inşa, kalkınma ve bölgesel entegrasyon yönündeki güçlü vizyonun birer yansıması olmuştur. Türkiye olarak biz bu süreçte her zaman kardeş Azerbaycan’ın yanında olmaya devam ediyoruz, devam edeceğiz" dedi.
"Şuşa Beyannamesi aynı zamanda bölgesel ve uluslararası konularda iş birliğimizin önemini vurgulayan stratejik bir belgedir"
Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) başta olmak üzere kurumsallaşan bölgesel yapıların ortak Türk tarihine ve değerlerine dayanan güçlü bir işbirliği zemini oluşturduğunu ifade eden Ala, "Karabağ’ın bağımsızlığı Türk dünyasında dayanışmanın, kardeşliğin ve ortak geleceğe olan inancın pekişmesini sağlamıştır. Geçen yıl temmuz ayında yine burada, kadim Türk şehri Şuşa’da düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları Gayriresmi Zirvesi kapsamında imzalanan Karabağ Deklarasyonu, bölgesel iş birliği için kapsamlı bir vizyon sunmaktadır. Şuşa Beyannamesi aynı zamanda bölgesel ve uluslararası konularda iş birliğimizin önemini vurgulayan stratejik bir belgedir. Bu bağlamda Şuşa, yalnızca bir zaferin değil, bir vizyonun, bir geleceğin ve birliğin sembolüdür" diye konuştu.
"Yeni dünyanın bir düzene ihtiyacı vardır"
Bugün, Gazze’nin dünyanın gözü önünde insanlık tarihinin en ağır trajedilerinden birini yaşadığını belirten Ala, "Hastaneler, ibadet yerleri, okullar bombalanıyor çocuklar, kadınlar ve yaşlılar her gün acımasızca soykırıma tabi tutuluyor, katlediliyor. Uluslararası kuruluşlar ve dünyanın geri kalanı ise iflas etmiş fonksiyonsuz bir şekilde durumu seyrediyor. Uluslararası kuruluşlar ise tamamen fonksiyonsuz hale gelmiş ve müflis durumdadırlar. Onun için yeni dünyanın bir düzene ihtiyacı vardır. Bir öngörülemezlik, düzensizlik sürdürülebilir bir durum değildir. Türkiye olarak bu zulmü sona erdirmek için kararlılıkla çalışıyor, kalıcı barışı sağlamanın yolunun başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız ve toprak bütünlüğüne sahip bir Filistin Devleti’nin kurulmasından geçtiğini söylüyoruz. Bu doğrultuda hem uluslararası hem de bölgesel düzeyde yoğun bir diplomasi yürütüyoruz. Aynı zamanda Gazze’ye insani yardımların ulaşması ağır yaralı ve hastaların Türkiye’de tedavi edilebilmesi için bölge ülkeleriyle yakın temas halindeyiz" dedi.
"İran’a saldırı, kalıcı barış umutlarını yok etmektedir"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yürüttüğü liderler diplomasisinin ve Türkiye’nin ilgili kurumlarının girişimlerinin Filistin halkı lehine somut sonuçlar doğuracağına inandıklarını belirten Ala, "Son zamanlarda, bölgemizde artan gerilim önceki gün itibariyle yeni bir boyut kazanmış, uluslararası hukuk açıkça çiğnenerek barış ve istikrar hedef alınmıştır. İsrail’de Netanyahu hükümetinin sürdürdüğü stratejik istikrarsızlık politikası küresel düzeyde bir tehdit haline gelmiştir. Uluslararası hukukun açıkça ihlal edildiği İran’a karşı yapılan bu saldırı, tüm bölge genelinde kalıcı barış umutlarını yok etmektedir. Türkiye her zaman olduğu gibi, krizin karşısında daha itidal, diyalog ve diplomasi çağrısını yinelemekte, uluslararası hukuk çerçevesinde barış ve istikrar için çabasını ortaya koymaktadır. Bölge barışını tehdit eden, her türlü saldırgan eyleme karşı durmak uluslararası toplumun ortak sorumluluğudur" diye konuştu.
"Türkiye olarak adalete, barışa ve ortak geleceğimize kararlılıkla katkı sunmaya devam edeceğiz"
Türkiye olarak uluslararası hukuka açıkça aykırı bu saldırıları kınadıklarını ve uluslararası toplumu ilkeli bir tutum takınmaya ve acilen harekete geçmeye davet ettiklerini vurgulayan Ala, "Bu çerçevede sayın Cumhurbaşkanımız, bölgede istikrarın korunması için yoğun bir telefon diplomasisi yürütmüş ABD, İran, Mısır, Suudi Arabistan, Pakistan, Suriye, Ürdün liderleriyle kapsamlı görüşmeler yapmıştır. Bölgesel ve küresel düzlemde karşı karşıya olduğumuz tüm sorunlara rağmen istikbale yönelik ümidimizi daima içimizde taşıyoruz. Bu bağlamda konferansın da bölgemiz ve ötesinde kalıcı barış, istikrar ve işbirliğinin tahkimine katkı sağlamasını diliyoruz. Türkiye olarak adalete, barışa ve ortak geleceğimize kararlılıkla katkı sunmaya devam edeceğimizi bir kez daha vurguluyor, bu kaliteli organizasyonların Şuşa’da gerçekleşmesinde ve kurumsallaşmasında emeği geçen başta saygıdeğer kardeşim sayın Tahir Budagov olmak üzere herkese teşekkür ediyor, tebriklerimiz sunuyor. Tüm katılımcıları sevgi ve saygılarımla selamlıyorum" ifadelerini kullandı.
"Azerbaycan, barışın, adaletin ve eşitliğin savunucusu olduğunu net biçimde ortaya koymuştur"
Modern dönemde uluslararası ilişkiler sisteminde oldukça gergin süreçler ve ciddi jeostratejik değişiklikler yaşanmakta olduğunu belirten Tahir Budagov, "Küresel felaketlerin ortaya çıkardığı tehditler ve meydan okumalar fonunda yeni bir dünya düzenine geçiş meselesi uluslararası düzlemde ciddi şekilde tartışılmaktadır. Azerbaycan, yeni jeopolitik düzenin savunucusu olarak, uluslararası güvenliğe ciddi tehditler oluşturan durumlara karşı kararlı bir mücadele yürüterek, bağımsız ve yapıcı bir siyaset izlemekte ve küresel ölçekte diyalog ile iş birliğini teşvik etmektedir. 2020 yılında 44 günlük Vatan Muharebesi’nde zafer kazanarak toprak bütünlüğünü, 2023 yılında bir günlük terörle mücadele operasyonu sonucunda ise tam egemenliğini yeniden sağlayan Azerbaycan, bölgede adil bir jeopolitik düzenin, yeni bir güvenlik ve iş birliği ortamının oluşması, barış adına güven inşasının gerçekleştirilmesi yönünde aktif bir politika izlemektedir. Ülkemizin stratejik duruşu, uluslararası hukuk normlarına uyulması, devletlerin egemenliği ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi, iç işlerine müdahale edilmemesi ve karşılıklı olarak ulusal çıkarların dikkate alınması gibi ilkelere dayanmaktadır. Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin uzun yıllar kağıt üzerinde kalan kararlarını kendi imkanlarıyla hayata geçirerek, yıllardır süren bir çatışmayı sona erdirmiştir. Bu adımıyla uluslararası alanda dikkat çeken siyasi ve hukuki bir örnek oluşturan Azerbaycan, barışın, adaletin ve eşitliğin savunucusu olduğunu net biçimde ortaya koymuştur" dedi.
AK Parti Genel Başkanvekili Ala: "İran’a karşı yapılan bu saldırı, tüm bölge genelinde kalıcı barış umutlarını yok etmektedir"
AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala, Şuşa Beyannamesi’nin 4. yılı dolayısıyla düzenlenen konferansta, "İsrail’de Netenyahu hükümetinin sürdürdüğü stratejik istikrarsızlık politikası küresel düzeyde bir tehdit haline gelmiştir. Uluslararası hukukun açıkça ihlal edildiği İran’a karşı yapılan bu saldırı, tüm bölge genelinde kalıcı barış umutlarını yok etmektedir" dedi.
