“Belediye Başkanlığı, hırsızların aklanma merkezi değildir!”

Türkiye artık çok açık bir gerçekle yüzleşmek zorundadır:
Belediye başkanlığı makamı, kamu kaynaklarını talan etmenin, siyasi aidiyetle suçlardan sıyrılmanın ve kişisel servet oluşturmanın aracı haline getirilemez. Son günlerde peş peşe gelen görevden alma, tutuklama ve yolsuzluk operasyonları, bu çürümüş düzenin nasıl yayıldığını gözler önüne serdi. Üstelik bu durum yalnızca bir partiye özgü değil. Hangi partiye mensup olursa olsun, yolsuzluk iddiası olan her belediye başkanı hukuk önünde hesap vermek zorundadır.
Ancak işin en tehlikeli boyutu yolsuzluğun kendisi değil, buna gösterilen toplumsal tepkidir.
Bir belediye başkanı hakkında onlarca suç iddiası varken, milletin yapması gereken sükunetle yargı sürecini beklemek, adaletin işlemesine fırsat vermektir. Ama hayır! Ne yazık ki bugün Türkiye’de bazı kesimler, suçlanan belediye başkanlarının hemen arkasında hizalanıyor. Sokaklara dökülüyorlar, “Başkanımıza özgürlük” diye slogan atıyorlar. Peki özgürlük kimin hakkı? Suçsuz halkın mı, yoksa belediyenin kasasını zimmetine geçirenin mi?
Üzerinde yolsuzluk, rüşvet, usulsüz ihale, görevi kötüye kullanma gibi ciddi ithamlar olan bir belediye başkanını peşinen aklamak, onu masum ilan etmek, sadece adaleti ayaklar altına almak değildir; bu, hırsızlığı övmektir, suçu meşrulaştırmaktır.
Yargı süreci başlamışsa, elbette suçlu olup olmadığına mahkeme karar verecektir. Ama bu süreç devam ederken, mahkemeyi baskı altına almak, halkın duygularını suistimal ederek “bizimkine dokunamazsınız” diyerek toplumsal infial yaratmak, hukuk devletinin ruhuna ihanettir.
Hiç kimse belediye başkanı diye suçtan muaf değildir. Belediye başkanlığı makamı bir zırh değildir. Aksine, bu makam sorumluluğun en ağır olduğu, her kuruşun hesabının verilmesi gereken bir görev alanıdır.
Ama bugün görüyoruz ki bu makam, bazıları için aile şirketine dönüşmüş durumda. Eş, dost, akraba belediyeye doldurulmuş; ihaleler, özel şirketler aracılığıyla içeriden yönlendirilmiş; hizmet adı altında devasa israf yapılmış. Sonra da bunların üstü “hizmet ediyor ama çalıyor” safsatasıyla örtülmüş.
Bu neyin anlayışıdır?
Çalıyor ama çalışıyor demek, toplumca çürümüşlüğü kabul etmektir. Hırsızları ayakta alkışlamak, torunlarımızın geleceğini çalmaktır.
Bugün bu suç düzenini sadece siyasetçiler kurmuyor, bizler de sessizliğimizle veya yanlış sahiplenmelerimizle buna ortak oluyoruz. Şehirde hangi parti kazanırsa kazansın, belediyenin kasasına uzanan her el kırılmalıdır. Partisi, mezhebi, memleketi ne olursa olsun… Hırsız hırsızdır. Ve bu hırsızlara sahip çıkanlar da en az onlar kadar suçludur.
Buradan sesleniyoruz:
Son dönemde görevden alınan, tutuklanan ya da hakkında ciddi iddialar bulunan belediye başkanlarının ardına sığınıp adaleti bastırmaya çalışan herkes hem toplumsal vicdana hem de hukuk devletine zarar vermektedir. Bir belediye başkanına sadakat, onun yaptığı tüm kötülükleri aklamayı gerektirmez. Tam tersine, gerçek sadakat, onun yanlış yaptığında da “dur” diyebilmektir.
Türkiye’de belediyeler artık halkın değil, belirli çıkar çevrelerinin menfaat aracına dönüşmüş durumda. Bunu ancak adaletle, şeffaflıkla ve kamu denetimiyle durdurabiliriz. Bu yüzden millet olarak susmak değil, sorgulamak zorundayız. Soruşturma açılan her belediye başkanının peşinden koşmak yerine, neden bu kadar çok iddianın olduğunu, bu sistemin nasıl çürüdüğünü sormak zorundayız.
İşin en acı tarafı ise, toplum öyle bir noktaya geldi ki öyle bir kutuplaşma karşımıza çıktı ki neredeyse “senin hırsızın benim hırsızımdan daha çok çaldı” mantığı ön plana çıkmaya başladı. Ahlaki iflasın en net göstergesi budur. Suç artık kendi siyasi rengimize göre değerlendirilir hale geldiyse, orada hukuk bitmiş, vicdan çürümüş demektir.
Belediye başkanlığı, hırsızların aklanma merkezi değildir. Millet, artık bu rezil düzenin kurbanı değil, hesabını soran tarafı olmalıdır.
Siyaseti kirletenler değil, onu temizleyenler kazanmalıdır.
Ve unutmayın:
Hırsıza bayrak sardırarak onu kahraman yapamazsınız. Belediyeyi soyan, sadece devleti değil, sizin onurunuzu da çalmıştır. Bu düzen ya bitecek ya bitecek!
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
Asker Geçgel Almanya